Türkiye yine yaz sıcağının hakkını veriyor.
Kaz Dağları'nın delik deşik edilmesi, yangınlar ve seçilmiş belediyle başkanlarının görevden alınması...
Ama hep böyle oluyor.
Değişmeyen bir senaryo var.
Bir olay daha alev halindeyken bir başka olay ona olan ilginin dağılmasını sağlıyor, bir başka olay da bir öncekinin hızını kesiyor...
Geçen hafta da böyle oldu.
Neler oluyor derken, İzmir ve Ege Bölgesi'nde aynı anda çıkan çok sayıda orman yangını içimizi dağladı.
Yangınların birkaç yerde hemen hemen aynı zamanda çıkması tuhaf tabii.
İzmir'de son yılların en vahşi yangını nihayet kontrol altına alındı.
Hasar büyük...
Karabağlar'daki yangın bölgesi engebeli bir arazi olmasına rağmen uçakla müdahele edilmedi. Sebebini doğal olarak merak ettik.
Bakan Pakdemirli açıkladı:
“3 tane uçak motoru arızalı şekilde duruyor 3 tanesi de yağ akıtıyor. Binmek isteyenler buyursunlar uçsunlar"
Sevgili dostum CHP İzmir Milletvekili Atilla Sertel bu açıklamadan tatmin olmadı ve karşılığını verdi;
“Geçmişte Yunanistan’daki yangına ‘Uçaklarımızla yardım edelim’ diyenler İzmir’in ormanlarının yanışında yeterli duyarlılığı göstermediler. THK yetkilileri çıksınlar ve açıklama yapsınlar. Uçaklarında arıza olmadığını açıklasınlar. Ve ‘Yangın söndürme uçakları arızalı’ diyen bakan gereğini yapsın istifa etsin.”
Benim niyetim siyasetçilerin arasına girmek değil.
Ama Bakan Pakdemirli'nin açıklaması beni de fena halde rahatsız etti.
Bu bir itiraftır.
Demek ki koskoca Türkiye Cumhuriyeti'nin yangın sondürmede kullanacağı uçak yok.
Hepsi arızalı bir şekilde dekor olarak duruyor.
Eğer gerçekten durum buysa eyvah eyvah...
Oysa konuşurken mangalda kül bırakmıyorlardı.
Hani komşulara bile yardım edebileceğimiz yangın uçağı filomuz vardı?
Demek yine gerçekler bizden gizlendi.
Demek yine, biz her orman yangınını içimiz cız ederek seyredeceğiz.
Demek geldiğimiz nokta bu...