Dünya geçimsiz kalabalık bir apartman gibi her gün yeni bir olay yaşıyor. Aslında dünya hiçbir yüzyılda çok geçimli bir yer olmadı. Her yüzyıl savaşlar ile şekillendi. Birçok sebep savaşlara sebep olmuş gözükse de kör bir analizle bile savaşların altında tek bir unsurun olduğunu görebilirsiniz. Ekonomi. Türlü niyetler öne sürülse dahi toplumların ekonomik zenginliğe kavuşma veya artırma niyetleri savaşların tetikleyicisidir desem sanırım çoğu kişinin itirazı olmayacaktır.
Eğer Birinci ve İkinci Dünya Savaşı nedenlerini ortaya koyarsanız, bugün o günlerden çok daha fazla dünya savaşı nedeni olduğunu da görebilirsiniz. Dünyanın şu anki üretim gücünü tüketim oranına böldüğünüzde açık ara bir fark var. Bugün geçmişe göre çok çok daha kalabalık nüfuslar, tüketime bir türlü doymayan sözde gelişmiş ülkeler sanki dünyayı bir uçurumun kenarından atmak için elbirliği ile çalışıyorlar.
Peki neden çok kanlı bir üçüncü dünya savaşı görmüyoruz. İki sebep olduğunu düşünüyorum. Birincisi yoğun iletişim. İnsanoğlu her ne kadar şeytani işleri yapmaya çok istekli olsa da bunları genelden gizli yapmayı seven bir ruha sahip. Tarihte yapılan kötülükler hep bir şekilde diğer uluslardan gizli yapılmaya çalışılmış. Veya bu kötülükler açığa çıktığında da bir şekilde nedenler kılıfları ile örtüler oluşturulmuş. Şu an yoğun iletişim bu tür bir gizliliğe izin vermiyor.
Çin şüpheli davranıyor
Kanlı büyük bir dünya savaşı görmememizin diğer sebebi ise maalesef nükleer silahlar. Dünyanın kabusu olan nükleer silahların yok etme kapasitesinin ülkeleri büyük bir savaştan alıkoyması ironik bir durum. Bu demek değil ki nükleer silahlar iyi bir şeydir. Asla. İnsanlığın üzerindeki Demoklesin Kılıcı gibi her an sonunu getirecek bir şeyin varlığı asla iyi olamaz.
Fakat dünya kanlı büyük bir savaş daha gerçekleştiremeyince bir başka yola girmiş olabilir. Geçtiğimiz günlerde ABD başkanı Biden, selefi Trump gibi Çin’i koronavirüsün nedeni olarak gördüğünü alanen beyan eden açıklamalarda bulunmaya başladı. Israrın nedenleri arasında Çin hükümetinin de bazı şüpheli davranışları olduğunu da kabul etmek gerekiyor. Üzerine pandeminin nereden başladığı açıkken Çin’in “virüsleri bir savaş aracı olarak kullanmak” hakkındaki bir manifestosunun da ortaya çıkması şüphelere tuz biber ekti. Sonuca bakıldığı zaman da ABD’deki koronavirüsten kaynaklı ölüm sayısının altı yüzbinleri geçti. ABD ancak bir dünya savaşına girse bu kadar kişiyi kaybedebilirdi. Yani virüs insan üretimi olabilir tezi doğru veya yanlış ABD’de kabul görmeye başladı. Pandeminin dünyada ölümler kadar neden olduğu bir büyük hasar daha var. Ekonomi. İlginçtir ki bu pandemi döneminde ekonomisi büyüyen birkaç nadir ülkeden biri Çin. Ekonomisi daha da dar boğaza giren ülke ise ABD. ABD de girdiği tüm dar boğazlardan kurtulmak için yaptığını tekrar etti. Üretim ile karşılığı olmayan para basıp tüm dünyayı dolara boğdu. Bunun bedelinin önce ABD’de, sonra dolar ile borçlu ülkelerde büyük enflasyon olacağını rahatlıkla öngörebiliriz.
Enflasyona karşı çözüm
Karşılıksız dolar basmanın dünyaya büyük bir sonucu daha oldu. Kripto paralar. Zaten savruk dünya ekonomisi pandemi ile beraber daha da enflasyona karşı korumasız oldu. Kripto paralar da yüksek enflasyona karşı ülkeler üstü bir çözüm olarak ortaya çıkarıldı. Bulunduğumuz yılda büyük bir talep patlaması ile kripto paralar kat be kat değerlendi. Ülkeler de gidişatın nereye evrileceğini tam kestiremediğinden yasaklama çözümleri ile bu sürecin önüne geçmeye çalıştılar. Hala da konu büyük bir çıkmaz olarak sürüyor. Ülkelerin merkez bankalarının kripto para gibi bir oluşuma sıcak bakması zaten mümkün değil. Fakat bu tür oluşumları ülkelerden bağımsız şirket ve borsaların sürüklediğini görüyoruz. Ülke ekonomilerinin sorunları ve oluşan yoğun talep sebebi ile artık şirketler ülkelerin kanunlarını aşarak ilerleyebiliyorlar. Hiper şirket de diyebileceğimiz bu büyük şirketlerin, ülke yöneticileri ile kafa kafaya mücadele verebildikleri günleri yaşıyoruz. Ülkelerin birbirleri ile olan kuralsız rekabetleri şirketlere yarıyor. Bir ülkede bir şirketin eylemleri hakkında yasak kararı alınırsa şirket kısa zamanda rakip bir ülkeye geçebiliyor. İnternetin varlığı bu tür bir esnekliğe zemin hazırlamış durumda.
Bu sonuçlara göre belirsiz ama en az birincisi, ikincisi kadar da ölümcül bir üçüncü dünya savaşının ortasında kalmış olabiliriz. Üstelik bu savaşa dahil olan taraflar sadece ülke isimleri de değil. ABD, Çin, Rusya gibi ülkeler bir yandan birbirileri ile savaşırken, hiper şirketlerde kendi ekonomik güçlerini daha da arttırmak için bu kaos ortamını körüklüyorlar. Son bir cümle ile içinde bulunduğumuz durumu özetlersek filler, atlar, ayılar bilumum türlü türlü hayvanlar tepişirken biz çimenler yine eziliyoruz.