Askeri hekimliği ve onların yuvası olan Gülhane’yi kapatarak Mehmetçiğin canını kurtaracak olan savaş cerrahisi dalını yok edenlere ne desek az gelir!

Acaba şu manşetler onların vicdanları sızlatıyor mu?

“Askeri Doktorlar Olmayınca Şehitler Arttı!”

“Mehmetçiği Tedavi Edecek Askeri Doktor Kalmadı!”

Dr. RIZA NUR’UN SÖYLEDİKLERİ

Askeri Tıbbiyeli hekim, sadece bir hekim değildir. Bakınız, Cumhuriyetin ilk eğitim bakanı olan Askeri Tıbbiyeli Rıza Nur askeri tıbbiye için neler yazmış;

“Ben Askeri Tıbbiye’de öğrenciyken üst sınıflardaki ağabeylerim bana şunları söylemişti;

Bu mektep ilim, hürriyet ocağıdır. Burada ilme, milleti istibdattan kurtarmaya çalışmalıdır. Bu mektebin ananeleri ve terbiyeleri vardır. Her sınıf kendinden yukarı sınıfa itaat ve hürmet eder, arkadaşlar birbirine yardım eder. (Burada) idare heyeti istibdat heyetidir. Hocalar hürriyetperverdir; onlar bizdendir. Talebe arasında olan hiçbir şeyi talebeden hiç kimse idare heyetine haber veremez. Bu casusluktur. Hafiyelik edeni el birliği ile döveriz ve aforoz ederiz!”

GÜLHANE BU NEDENLE Mİ KAPATILDI?

Evet, Gülhane ve askeri hekimlik tam da bu yüzden AKP iktidarı tarafından darmadağın edilmiştir…

Çünkü askeri hekimliğin ruhunda baskılara karşı özgürlük, bağnazlığa karşı uygarlık ve emperyalizme karşı bağımsızlık vardır.

Askeri tıbbiyeliler, Abdülhamit’ten kaçtıklarında Avrupa ve Mısır’da örgütlenerek devrimci ruhlarıyla İttihat ve Terakki’ye can vermiş, gittikleri sürgünde bile örgütlenerek yurtseverlik heyecanlarını canlı tutmuşlardır. Örneğin, II. Abdülhamit tarafından kalebentlik cezasıyla Şam’a sürülen Askeri Tıbbiyeli Mustafa Elvan, sürgünde Mustafa Kemal ile tanışmış, birlikte1905 yılında Vatan ve Hürriyet Cemiyetini kurmuşlardır.

Bir de Abdülhamit’in, Şeref Vapuru ile Fizan’a sürdüğü “Şeref Kurbanları” var ki, askeri hekimliğin bugün yaşadığı acı kadar ağırdır. Ama Abdülhamit bile, 32’si askeri tıbbiyeli 77 kişiyi1897’de Trablusgarp’a sürerken bugünkü iktidar kadar acımasız davranmamış, Gülhane’yi kapatmamıştır.

Tıbbiye tarihi Türkiye’nin çağdaşlaşma ve bağımsızlık tarihidir. Abdülhamit kafasını taşıyanlar, Askeri Tıbbiyelileri ve onların yuvası sayılan Haydarpaşa ile Gülhane’yi asla affetmemişlerdir.

Bugünkü yöneticiler askeri hekimlerden kurtulmak için, Gülhane’yi boğazın karşı yakası olan Haydarpaşa’ya sürgüne gönderen Abdülhamit’ten…

Hatta işgal sırasında Haydarpaşa’daki Askeri Tıbbiyelilerin altındaki yatakları alarak onları beton üzerine yatmaya zorlayan İngilizlerden bile daha acımasız davranmış…

Askeri Hastaneler ile Gülhane’yi kapatmak için kurgu bir Feto kalkışmasını bahane etmişlerdir.