Öyle ya da böyle yine bir sezonun ortasına geldik.

Önümüzdeki hafta ilk devre tamamlanacak ve liglere kısa da olsa bir mola verilecek.

2025 yılı da son dönemde olduğu gibi İzmir futbolu açısından pek parlak geçmedi.

Üstelik bu sezon bittiğinde görünen o ki, birçok İzmir takımı ne yazık ki, küme düşecek.

Peki ya kentin 'Amiral Gemisi' Göztepe öyle mi?

Bakmayın özellikle kendi evindeki maçlardan sonra, bazı izandan yoksun taraftarların yersiz eleştirilerine.

Eğri oturup doğru konuşalım, sezona başlarken sorsak, "Göztepe ilk yarıyı 4. sırada bitirecek kabul mü?" diye, kaç kişiden, "Hayır" yanıtı gelirdi?

Hanımlar, beyler; böyle mütevazi bütçelerle, buralara gelmek destandır, destan.

Kadro değeri bakımından bırak akranlarını sollamayı, Göz Göz bütçesi kendinden yüksek 4-5 takıma da ilk yarıda nal toplattı.

Peki yalnızca bu kadar mı?

Göztepe artık istatistikleriyle de Avrupa'da adından söz ettiriyor.

Bu sezon 10 maçta kalesini gole kapatan sarı-kırmızılı takım, Avrupa'nın 10 büyük liginde zirveyi gördü.

Stanimir Stoilov'un ekibi bu arada 9 golle Süper Lig'in en az gol yiyen takımı.

Herkes duydu ama başka bir istatistiği daha hatırlatalım;

Uluslararası Spor Araştırmaları Merkezi'nin verilerine göre Göz Göz, Avrupa liglerinde en yoğun, en tempolu oynayan ve en fazla koşan takım.

Anlayacağınız Göztepe maçlarını seyretmenin, sinemada Görevimiz Tehlike'yi izlemekten pek farkı yok.

Yani aksiyon var, sürekli bir koşuşturma var, en sıkıntılı anlarda bile tükenmeyen bir enerji var ve üstelik çok zorlansa da filmin kahramanı kazanıyor.

Yukarıda bir yerde, bazı taraftarların özellikle İzmir'deki maçlardan sonra takıma salladığından bahsetmiştim.

Burada aklı başında eleştirilere 'eyvallah' dediğim küçük bir nokta olabilir.

Ne mi?

Geride kalan 16 maçta Göztepe içerde 3 maçtan galibiyet çıkarırken, 5 deplasmandan zaferle ayrıldı.

Gürsel Aksel'de 8 kez topu filelere gönderirken, dışarıda 11 gol sevinci yaşamış.

Anlaşılan evinde her hafta 'Medcezir'le başlayan muhteşem taraftar desteği, Stoilov ve öğrencileri üzerinde ciddi bir baskı oluşturuyor.

Her şeye rağmen günün sonunda hangi kanalı açarsanız açın, herkes Göztepe'nin başarısından bahsediyor.

Kulübü yönetenlerin birinci önceliğinin zirve mücadelesi olmadığı konusunda çok kişiyle hemfikirim.

Ancak Avrupa'da mücadele etmenin Göztepe yönetiminin amaçlarını destekleyen bir faktör olduğu da aşikar.

Geçtiğimiz sezon oynanan bir Samsun maçı, sarı-kırmızılılar açısından daha büyük hedeflere sekte vuran can sıkıcı bir kırılma noktası olmuştu.

İlk devrenin son maçında rakip yine Samsun. Umalım bu sefer ki kırılma, büyük hedeflere kapı açan bir sonuçla yaşansın.