"Ilgaz, Anadolu'nun sen yüce bir dağısın/ Eteklerinde kitaplar..." (Can Yücel-Rıfat)

Küçük bir mahkeme salonunda savcı iddianameyi okumaya başladı: “Sayın hakim, kitap kırmızı kapakla çıkmıştır ve üstelik adı da Sınıf’tır. Bu nedenle TCK'ya göre, 'halkın; din, dil, ırk, mezhep, sosyal sınıf veya bölge farklılığı açısından farklı özelliklere sahip bir kısmını, diğer bir kısmı aleyhine kin ve düşmanlığa ittiği' gerekçesiyle suçludur. Gereğinin yapılmasını arz ederim.”

Adam şaşkınlıkla etrafına baktı. Şaka gibiydi. İlk şiir kitabıydı, Karagümrük Ortaokulu'ndaki öğrencilerini anlatmıştı sıklıkla. Bu mahkeme, bu savcı, yanında kendisini savunmak için duran avukat, hakimin önündeki katip; bir şiir kitabı için miydi?

Öğretmendi yargılanan adam, yıllarını öğrencilerine vermişti. “Çocuklarım” derdi onlara. Kitapta da çocuklarını anlatmıştı zaten. O halde neydi suç olan? Neden buradaydı? Savcının iddiası aklından çıkmıyordu bir türlü: “Ama kitap kırmızı kapakla çıkmıştır, üstelik adı da Sınıf'tır.”

****

Şairdi de adam. Şiirlerinden "Çocuklarım"ın dizelerini düşündü sanık sandalyesinde: “Yoklama defterinden tanımadım sizi,/ Benim haylaz çocuklarım/ Sınıfın en devamsızını/ Bir sinema dönüşü tanıdım/ Koltuğunda satılmamış gazeteler/ Dumanlı bir salonda/ Kendime göre karşılarken akşamı/ Nane şekeri uzattı en tembeliniz/ Götürmek istedi küfesinde/ Elimdeki ıspanak demetini/ En dalgını sınıfın/ Çoğunuz semtine uğramaz oldu okulun/ Palto ayakkabı yüzünden/ Kiminiz limon satar balık pazarında/ Kiminiz Tahtakale'de çaycılık eder/ Biz inceleye duralım aç tavuk hesabı/ Tereyağındaki vitamini/ Kalorisini taze yumurtanın/ Karşılıklı neler öğrenmedik sınıfta..."

Nazım Hikmet’in kitaplarından sonra ilk kez bu kitap toplatılmış ve yasaklanmıştı. "Kitap kapağının rengi kırmızıydı, üstelik adı da Sınıf'’'tı!"

Beyninde zonklamaya devam ediyordu kitabından dizeler: “Benim bilgili, becerikli çocuğum, kalktığın zaman tahtaya yüzünün kızarması neden?/ Ayağında sağlamca bir papuç sırtında bir ceket yok diye mi?/ Ne var bunda sıkılacak, utanmak bize düşer çocuğum!”

****

Hakim, "karar" dedi. Mübaşir davudi sesiyle; "Herkes ayağa kalksın!" Hakim, "Sanığın tevkifine" diye başlayan cümleyi okuyordu yüksek sesle. Hayatında ilk kez tutuklanıyordu adam. 6 ay zindanda yattı adam. Hücre cezası da aldı. O zaman ki yasalara göre 6 aydan fazla hapiste yatan bir kişi, öğretmenlikten çıkarılıyordu. Yılmadı adam, onlara güzel bir dünya kurabilmek için yazmaya devam etti kitaplarını, şiirlerini.

Rıfat Ilgaz'dı o adam; 40 Kuşağı "Fedailer Mangası"ndan Rıfat Hoca'ydı! "Tek suçunuz; hür insanlar gibi konuşmak, kitaplar suç ortağınız!" diyen Cideli Rıfat Ilgaz! İnanılmaz üretkendi Hoca. Şiir, hikaye, roman, senaryo, çocuk öyküleri, tiyatro oyunları ve mizah, anı türünden yazdığı kitapları; onu hayata bağladı, yazınımızı da güzelleştirdi. Mizaha bir "tavır" olarak bakardı, onun için toplumsal yergiydi mizah. Gözaltılar, işkenceler, sürgünler, yokluklar, zorluklar; vız geldi ona.

12 Eylül Cuntası, 70 yaşında Cide’de onu gözaltına almaktan çekinmedi.

12 Eylül'de Rıfat Ilgaz'ı gözlerini bağlatarak tutuklatan, Kastamonu Sıkıyönetim Komutanı sordu: “Mesleğin ne?” Yanıtladı: "Sosyalist!" Komutan çok kızdı: “Doğru, dürüst cevap ver.” Rıfat Ilgaz cevapladı: “Dürüstçe söylüyorum. Size neresi eğri geldi!”

****

Oğlu Aydın Ilgaz, 4 yaşında cezaevi kapılarıyla tanıştı. Günümüzün yayıncısı Aydın Ilgaz, yıllar sonra “Sınıf’ın Efsanesi” kitabını yazarken babasıyla ilgili “1940 Kuşağı, yazmanın bedelini ödedi” diyordu. Anlatıyordu babasını: “O, Cumhuriyet tarihinde ilk defa şiirden dolayı hapis yatan şairdir. Edebiyatın her alanında, maratondaki bir 'koşucu' gibi eserler verdi. Gücü, sadece kalemiydi.

Hep gerçekleri yazdı. Bir defasında İzmir'de bir gazete patronu, 'Rıfat Bey, biraz da şehirdeki insanlardan, işverenlerden de bahsedin' dediğinde, 'Benim satılık kalemim yoktur' diyerek kalemini kırıp atmıştır.”

****

Yapıtlarıyla “Karartma Geceleri”nin ışığı, direnciydi Rıfat Hoca. “Sınıf'ın mimli yazarı, "Hababam Sınıfı''nın ünlü yazarı” sözü, ona uyandı! Server Tanilli onu "Yürek İşçisi" olarak betimlemiş, şu tespiti yapmıştır: “Nâzım Hikmetin arkasından Türkiye'de 'İnsan Manzaraları'nı Rıfat Ilgaz'dan daha hünerli sürdüren ve zenginleştiren bir başka şair çıkmadı, diyebiliriz.”

“Rıfat Ilgaz, çağımıza onur veren namuslu kişi(lik)lerden biridir. Hiçbir çile, acı, bela; onu insanlık yolundan döndürememiştir!” Bu saptama da Yaşar Kemal'indir. Yaşasaydı; bugünleri yaşayacak bizlerden, şunu söylememizi isterdi Haluk Işık Hocam ifadesiyle: "Karartma! Ne geceleri, ne de gündüzleri..."

Rıfat Ilgaz, bugün 111 yaşında. "Son Şiirim"den dizelerle;

"Elim birine değsin,

Isıtayım üşüdüyse

Boşa gitmesin son sıcaklığım!"