Atatürk, Mehmet Akif Ersoy ve Romanya Kraliçesi Marie’nin ortak yanları, aynı yıllarda siroz nedeniyle hayatlarını kaybetmeleri ve siroza yol açan temel etmenin tekrarlayan sıtma atakları olma olasılığı…
Atatürk için bu olasılığı beş yıl önce yazmış, iki yıl önce bu savımı geliştirerek, Atatürk’ün tekrarlayan sıtma ataklarına bağlı aşırı immünolojik uyarılma sonucu gelişebilen Hiperreaktif Malaryal Splenomegali Sendromu (HMSS) nedeniyle ölmüş olabileceğini öne sürmüştüm. Sonrasında, Atatürk ile aynı yıllarda siroz sonucu ölen ve hiç alkol kullanmamış olan Mehmet Akif Ersoy ve Romanya Kraliçesi Marie’nin sıtma ile ilişkilerini ve Atatürk’ün sirozuyla benzerliklerini araştırdım.
Atatürk 1896’da Manastır Askeri Lisesi’nde, 1915’te Anafartalar’da, 1918’de Suriye’de, 1919’da Samsun’da ve Sivas’ta, 1920’de Konya’da sıtma nöbetleri geçirmiş; Konya’daki sıtmanın etkeni Plasmodium vivax olarak belirlenmiştir. Siroz tanısı sonrası Prof. Fiessinger’in “Bu hastalığın sırf içkiden geldiği yolundaki düşünce doğru değildir” sözleri; Prof. Eppinger ve Prof. Bergmann’ın heyetin raporuna “Önceden Atatürk’ün çektiği sıtmanın bir etkisi olmadığını kesin olarak söylemek mümkün değildir” ve “Hafif bir kinin tedavisi yapılabilir” yazmaları ‘Sirozun temel nedeni sıtma olabilir’ savımı destekliyordu.
Kovid enfeksiyonu sonrası oluşan aşırı bağışık yanıtın birçok kişide kalp, beyin, göz, diz ve kalça eklemi gibi yerleşimlerde farklı tablolara yol açması, Atatürk’ün sirozu ile geçirilmiş sıtma nöbetleri arasındaki ilişkiyi yeniden değerlendirmeme yol açtı. Sıtmanın yaygın olduğu bölgelerde, tekrarlayan sıtma ataklarına bağlı aşırı immünolojik uyarılma sonucu gelişen Hiperreaktif Malaryal Splenomegali Sendromu’nda (HMSS) dalak aşırı büyüyor ve kanda sıtma etkenleri saptanamıyordu; dolayısıyla Atatürk’ün durumu ile bire bir örtüşüyordu.
Atatürk’te saptanan P. vivax sıtmasında o günlerde tedavide kullanılan kinin ilacı, karaciğerdeki hipnozoit denen şekillere etkisizdi, karaciğerde uykuya yatan enfeksiyon, yorgunluk veya stres gibi durumlarda alevlenerek sonuçta HMSS’ye yol açmış olabilirdi. Atatürk’ün kaşıntı yakınmasının bazı HMSS’li hastalarda görüldüğüne ilişkin bir rapor da bu olasılığı destekliyor.
Bu hipoteze birçok olumlu yanıt alınca, Mehmet Âkif Ersoy’un sirozunu araştırdım. Ersoy’un Mısır’da yakalandığı siroz, tekrarlayan sıtma nöbetlerinin ardından başlamıştı. Farklı kişilere yazdığı mektuplarında sirozunun, sıtma nöbetleriyle birlikte geliştiğini, çöl sıcağında üşüdüğünü ve sonunda ‘canlı cenaze haline geldiğini’ yazmıştı. Hava değişikliği için önce Lübnan'a, sonra Antakya'ya giden Ersoy, Mısır'a dönmüştü. 17 Haziran 1936’da tedavi için İstanbul'a gelmiş, 27 Aralık 1936 tarihinde İstanbul’da hayata gözlerini yummuştu.
Romanya Kraliçesi Marie’nin hastalığı 1937 yazında yüksek ateş ve halsizlikle başladığı için önce sıtmaya bağlanmış, özel doktoru pankreas kanserinden şüphelenmiş ama alkolik olmayan siroz tanısı almıştı. Birinci Dünya Savaşı sırasında sahra hastanelerinde hemşire olarak görev yaparken sıtmaya yakalanmıştı. Siroz olduktan sonra kendisini muayene eden, Atatürk’ün de doktoru olacak Prof. Eppinger belirtilerin bir kısmını daha önceki sıtma nöbetlerine bağlamıştı. Tedavi için İtalya’da bir sanatoryuma giden Kraliçe Marie Romanya’ya döndükten sonra 18 Temmuz 1938’de vefat etti.
Atatürk, Mehmet Akif ve Kraliçe Marie’nin sirozlarını tetikleyen ana faktörün sıtma olma olasılığının yüksek olduğu söylenebilir. Cemal Kutay’ın ‘Atatürk’ün Son Günleri’ kitabında yer alan “Sirozun sebepleri arasında mikrobik sarılıklar, alkol, malarya (sıtma) ön sırayı almaktadır” ifadesi bu görüşü destekliyor. Mısır’da o tarihlerde yaşayan yabancı kökenlilerde, sıtma ve sirozun birlikte sık görüldüğü şeklinde bir bilgiye de rastladım.
Üç hasta da ilk belirtilerden yaklaşık 1,5 yıl sonra hayatlarını kaybetmiştir. Atatürk’ün kullandığı alkol miktarının tek başına siroza yol açacak düzeyde olmadığını düşünüyorum; “Vazifem esnasında bir damlasını ağzıma koymam. Vatan işlerine içki karıştırmam. O sadece benim keyfim içindir” sözleri bu görüşümü destekler. Bugüne dek neden alkol kullanmasının öne çıkarıldığı ayrı bir araştırma konusu ve araştırmalarım sürecek…