Sevgili okurlarım, bu ülkenin onurunu, haysiyetini ve şerefini ancak ahlaklı, vicdanlı dürüst ve devrimci demokrat siyasetçiler kurtararır. Siyasetçiler namuslu, dürüst ve ahlaklı olduğu sürece memleketin her sorunu çözülür. Gel gör ki ülkemizdeki siyasetçilerin çoğunluğu bu nitelikte değil. Kimse kusura bakmasın ama şu Yüce Meclis'in  haline bakın. Mecliste Milli Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir sözüne rağmen, TBMM'de kavgalar gürültüler, Yüce Meclis'i kan gölüne çevirmeler ahlaklı siyasetçilerin işi değil. Bu ülkede çiftçinin,  memurun, işçinin, emekçinin iş adamının ve her kesimin namusunu şerefini ve haysiyetini ancak namuslu ve ahlaklı siyasetçiler kurtarır. Bu ülkeyi vatan yapan, bağımsız bir Türkiye kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi düşünen liderler olmadıkça, bu ülkenin kaderi hiç değişmeyecek. Bu köşe yazımda, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün eşi Latife hanım'la yaptığı sohbeti gün yüzüne çıkarmak için bu köşe yazımı kaleme aldım. İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, Latife hanımla yaptığı sohbetin ne kadar önemli ve değerli olduğunu, Atatürk'ün nasıl bir yurtsever lider olduğunu bu sohbette okuyucularım daha iyi kavrayacaklardır.

ATATÜRK'ÜN LATİFE HANIMLA BİR SOHBETİNDEN  
"Bak sonrasını anlatayım Latife.. Bu zaferi ben ve birkaç komutan kazanmadık..  Bir millet kazandı.  On binlerce isimsiz kahraman toprağa düştüler. Zafer onlarındır. Biz görevimizi yaptık. Çok pahalıya satın alınmış zaferden bu millet, sağlam ülkülere bağlanmış bir yurt çıkarmalıdır.  İşte mesele burada, bazı arkadaşlarım, padişah ve saltanata taraftardırlar, ben değilim.  Bazı arkadaşlarım tekke ve zaviyelerden tüten uyuşturucu fikirlerle milletin idaresinden yanadırlar, ben değilim.  Bazı arkadaşlarım, kanun mu istiyorsun işte şeriat derler, ben hukuk derim, akıl derim. Çatışma burada.  Yunan'ı yenmek kolaydı, yendik de... Ama bin yıldan beri üzerinde yaşadığımız bu toprakları vatan yapmak, yani mutlu insanlar ülkesi yapmak zordu, işte hala yapamadık... Şu önümüzde uzanan bin yıllık vatana bak Latife! Şu birbirine yaslanmış çürük evleriyle Ankara'ya bak! Şu harap ve kısır topraklar üzerinde bizim sahici bir yurt sahibi olduğumuzu kime ispat edebilirsin?  Sen Orta Asya'dan kop gel. Bin yıl bu topraklar üzerinde otur. Bir çivi çakma.... Sonra da vatanım de.  Bizim bir iki budalamızdan başka kime inandırabilirsin bunu?  Benim bazı arkadaşlarım, toprağını verimli işletmeyen çiftçiyi kınamasını biliyor da, yurdunu şu kasvetli ve harap hale getirmiş yönetim biçimini öpüp başına koymak istiyor. İşte mesele bu! Var olmak ya da yok olmak meselesi...  Bu dünyanın hiçbir devleti, böyle beceriksiz, böyle kendi çıkarını bile hesaplamasını bilmeyen bir devleti, böyle bir kilit noktasında görmek ve tutmak istemez!  Ya Yunanlılar savaş tazminatımızı versinler ya da yine savaşa gireriz diyorlar. Savaşla başarılacak bir iş olsa, ben yapmazmıyım?  Savaşmak benim hünerim değil mi? Neden barış istiyorum?  Bu toprağı hak etmek, bu vatanı hak etmek için....  Yok Latife yok.... Bu işin üstesinden gelmek zorundayız. Bu meclis büyük işler başarmış, bir zafer getirmiştir; ama bir barış kuramaz. Ben onlara katılırsam hiçbir şey yapamayız...  Onların bana katılması gerekli.  Benim gibi düşünmesi, benim gözümde şekillenen yurdu özlemesi gerekli. Meclisten, yeni seçimlere gitme kararı isteyeceğim..."  ATATÜRK ...
1950 yılında Ahmet Niyazi Banoğlu, Latife Hanım'la bir röportaj yapar. Latife Hanım'a Atatürk hakkında bir kitap yazmasını söyler. Ancak Latife Hanım şöyle der: "Yirmi yıl dünya büyüklerinin hayat hikayelerini okudum. Bütün kahramanların, bütün inkılapçıların, bütün hükümdarların hayatlarına dair her dilde kitap okudum(Latife Hanım 4 dil biliyordu). Sayısız kitap okudum.. Heyhat.... Okudukça, inceledikçe anladım ki, imkansız. Yazılamaz.  Her büyük adamın hayat hikayesini okudukça, Atatürk gözümde daha da büyüdü, yazılamaz, anlatılamaz bir insan olduğuna inandım."  LATİFE HANIM  Kaynak:İLKNUR GÜNTÜRKÜN KALIPÇI / Yazar.  -Doğa ve çevre anlayışıyla Atatürk - kitabından  KENAN ÖZEK