Futbol oyun olarak ne denli çekiciyse...
Ekonomisi de her yıl büyüyen rakamlarla değişik etkileşimler yaratıyor...
Futbolun ekonomisini, altyapısını, yönetimini...
Girdi-çıktılarını; gelir-giderlerini...
Kısacası her tür olumluluğu ve olumsuzluğu yansıtmaya çalışırız dönem dönem...
Bu yansıtmalardan payına düşeni alması gerekenler...
Konuya duyarlı olanlardır...
Alması gerekeni ters algılayıp...
Çıkarlarına "çomak sokulduğu"nu hissedenler ise...
Futboldan öyle ya da böyle nemalanan...
Kendilerini "dev aynası"nda görüp, o küçük dünyalarında "mafyacılık" oynamaya çalışan asalaklardır!
Bu tipler deşifre olunca; önce bir "görüntü" verip, "burdayız ha, yakarız-yıkarız" havası atarlar!
"Pabuç" pahalı olunca, bir köşeye "sinip" kalırlar!
Çünkü, "pısırıktırlar"; gelişmemiş kişilikleri salt "para" ve olmayan "ego"larını gösterir!

***

Sevgili Atilla Türker "Habertürk"te "Menecerler" oyunlarını belgeleyip, yazınca...
Üstelik telefonundan açıkça tehdit edilince...
"Ne iyi ettin de yazdın ama herkes oradaysa bu işi kim çözer? Kim dur diyebilir bu soyguna?" diye soramadan yapamadım!
Yani şimdi Türker, bir büyük sorunu yazdı...
Futbolda kulüpler üzerinden en büyük paranın kazanıldığı bir soyguna "çomak soktu" diye...
Türkiye Futbol Federasyonu ve kurulları başta olmak üzere...
"Soyulduklarını hisseden" kulüpler harekete geçecek mi...
Bu soyguna "dur" diyebilmek için neler yapacaklar?
Bir "ses" duyanınız var mı?

***

O tehdit telefonları olmasa...
Atilla Türker, o tehditleri de yazmasa...
Olayın ne yönde geliştiğini bile öğrenemeyeceğiz!
Bırakın inceleme-araştırma ya da soruşturmayı!

***

Sevgili Türker, belgeleyebildiği Antalyaspor gerçeğini ortaya koydu...
Ancak, olayı genel hatlarıyla da anlatmış oldu...

***

Türkiye'de hemen her kulüpte menecerlerle işbirliği içinde çalışıldığını söylemek doğru olmaz!
Ne var ki, araştırıldığında çoğunlukla bu tür bağlantıların ortaya çıkarılabileceği kanısı yaygındır...
Hatta...
Menecerlik sisteminin ilk gelişmeye başladığı yıllara gidilirse...
Türkiye'de "spor organizasyonları" düzenleyicisi konumunda iş yapmaya başlayıp...
Daha sonraları yurt dışından futbolcu getirenler...
Yetmezmiş gibi kulüplerin yönetim kulüplerine giren...
İkinci-üçüncü kulüplere de üye olanlarını gördü bu ülke futbolu!
Bu kişiler, paralı yönetici, "futbolcu getiren çalışkan başkan" kimliğiyle girdikleri kulüpleri...
"Alacaklarına dair temlik koydurarak" terketmediler mi?

***

Kimse hesap sormadı ve sormuyor bu kişilerden!..
Kimdir bu kişilerin işbirlikçileri?
Kimlerdir kulüplere girmelerine aracılık edenler?
Ellerini-kollarını sallayarak...
Üstelik tehditler yağdırarak (sonra da kişiliksizce aracılarla özür dileyerek) bu soygunu yapanlar?
Neden her yerde etkin ve etkili olmalarına "dur" denilemiyor?

***

Yıllar önce; İzmir Atatürk Stadı'nda...
Amigoluktan devşirme bir meneceri, yanında iki futbolcusuyla "Basın Tribünü'nden" çıkartmaya çalıştığımda (O dönem TSYD yöneticisiydim), "Sen kimsin? Senine dışarda hesaplaşacağız" diye tehdit edildiğimde...
O an tribündeki arkadaşlarımın ve sorumlu sivil polis müdürünün duyarsızlıkları geçti usumdan!

***

Gerçekten bu soyguna, bu aymazlığa kim "dur" diyecek?