Yıl 1994...
Devr-i Özal...
Aylardan Eylül’dür...
Yolsuzluk dalgaları okyanustakilere benzerdir...
Ve “Civangate Skandalı” patlar...
Neydi anımsayalım;
“Emlakbank Genel Müdürü Engin Civan (Başbakan Özal’ın oğlu Ahmet Özal’ın arkadaşlarındandır.
Turgut Özal’ın prenslerinden olarak da anılırdı) bir organize suç örgütü liderinin adamlarınca vuruldu. 
Peki neden Engin Civan? Bütün gazeteler, televizyonlar hadiseyi mercek altına aldı.
Elbette Soruşturmacı Gazetecilik Ustası
Haberci Uğur Dündar da
o günlerin gözde ekibi “Arena’’yla işin peşine düşecektir.

xxxx

Hasan Baran’ın kaleme aldığı “Hayatımın Sırları-Uğur Dündar ve Türkiye’nin Son 50 Yılının Gerçek Hikayesi” kitabından alıntılarla devam edelim;
“Engin Civan!
Yıllar önce, Emlakbank’tan 60 milyon dolar vurgun yapan Kemal Horzum’u araştırmak için Zürih’e gittiğinde karşılaştığı bankacıydı Uğur Dündar’ın…
Hatta bir tren yolculuğunda, bankanın yaptırdığı konutlardan okazyon daire teklif etme gafletinde bulunmuştu, bankacıya ağzının payını vermişti Uğur Dündar…
“Arena” ekibi Civan’ın yakasına yapıştı.
Özal ailesinin de adının karıştığı, siyasetçilerin, bürokratların, mafyanın içinde olduğu yolsuzluk iddiaları bir bir ortaya çıkarılmaya başlandı.
“Arena”, Civan’ın kimlerle irtibatlı olduğunu araştırdı, gözler önüne serdi.
Ekrana getirilen belgeler arasında Civan’ın aldığı rüşvetlerin çoğunu kaydettiği not defteri de vardı.
Alacak-verecek meselesinin Engin Civan’la Özal’a yakın bir iş insanı olan Selim Edes arasında yaşandığı saptandı.
Edes Emlakbank’a sattığı arsaların parasını alamamış, Engin Civan’a da 3.3 milyon dolar rüşvet verdiğini itiraf etmişti tahsili için. 
Edes ve Civan tutuklandı. Duruşmaların birinde o tarihi diyalog yaşandı. Civan ‘Hani nerede belge? Bana para verdiğinin belgesi var mı?’ deyince Edes de şunları söylemişti:
‘'Rüşvetin belgesi mi olur pezevenk?’'


xxxx

"Evrensel Şairimiz"
Ataol Behramoğlu “Kendime ve Herkese Sorular” şiirinde dizeleriyle şöyle sorar;
“Doğruluk yalanla kuşatılmışsa/ Yalandan yana değilsen eğer/ Neresi olmalı bulunduğun yer?/ Sinsi tuzaklarla erdemsizliğin/ Erdem düşmek üzereyse eğer/ Neresi olmalı bulunduğun yer?/ Haksızlıkla eşitsiz savaşımında/ Haklılık silahsız kalmışsa eğer/ Neresi olmalı bulunduğun yer?”
Bir ömür
-sadece- toplumun doğru bilgilenme hakkı için yıllarını veren Uğur Dündar elbette ‘doğrunun/ erdemin/hakkın’ yanında olacaktır. 
Uğur Mumcu da, “meslektaşı ve adaşı” için daha önce şu satırları yazmıştır;
“Uğur Dündar önce televizyoncu olarak Batı ölçülerinde kendi işini çok başarılı yapan programcıydı.
Daha sonra çok başarılı bir gazeteci çizgisi gördüm. Özetle her iki dalda da başarılı oldu.
Türk basınına katkı getirdi.”
Hemen kolları sıvadı Dündar...
Türkiye’nin konuştuğu rüşvetin belgesinin peşine düştü.
Yolu yine Zürih’e düştü.
Uzun uğraşlar sonunda da Banque Indosuez’de aradığını buldu;
Rüşvetin Belgesi’ni!
Bankanın önünde kameranın karşısına geçti, elindeki belgeyi göstererek anonsunu çekti;
“İşte Cumhuriyet tarihinde ilk kez rüşvetin belgesi!”
Haber bomba gibi patladı. Devletin yapamadığını bir gazeteci yapmıştı.
Dündar’ın çalıştığı,
o günlerin “Amiral Gemisi” Hürriyet’in teröre kurban giden Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç manşeti atmıştı;
“Bravo Gazeteci…”

xxxx

Hani bazen soruyorlar ya; “Uğur Dündar, sen yaptın?” İşte rüşvetin belgesini buldu örneğin.
“Hayatımın Sırları”nda da okuyabilirsiniz başka ‘’neler yaptığını”;
“Soğukoluktaki fuhuş çeteleriyle mücadelesini,  Türkan Saylan’ın cehaletle savaşına katkısını, TRT’deki sansürlü yıllarını, sahte rapor skandallarını ifşa edişini, organ mafyasının ipliğini pazara çıkarılmasını, Dolmabahçe Sarayı rezaletini,  Avrasya Feribotu’nun kaçırılmasını, Susurluk  Dosyası’nı, Kızılay’daki çürümüşlüğü,Kuş Gribi’ndeki güvenirliliğini, Huzurevi mi Ölüm Kampı mı, Deniz Feneri yolsuzluğunu,  Gezi Direnişi’ndeki tavrını...”
Levent Kırca’lı, Tarık Akan’lı, Kemal Sunal’lı, Adile Naşit’li, Zeki Alasya-Metin Akpınar’lı, “yaşayan en eski arkadaşı” Müjdat Gezen’li anıları da...


xxxx

Ne yazık ki; artık günümüzde Uğur Dündar tarzı gözü pek araştırmacı habercilik yapılmıyor.
Rüşvetlerin, hırsızlıkların yolsuzlukların, talanın üzerine giden bir ya da iki gazeteci var.
Onlar da baskı, tehditlerle karşı karşıya kalıyor sık sık.
En zor iş oldu günümüzde doğru habercilik gazetecilik.
Uğur Dündar gibi, “Gazetecilik yolcusu, gördüğünün tanığı, hissettiğinin araştırıcısı” onurlu habercilere, dik duruşlu kalemlere, meslektaşlarıma selâm olsun.
“Hayatımın Sırları”nı da okuyun, okutun…