Fransız mucit ve filozof Blaise Pascal, "Görmek isteyenIer için yeterince ışık, istemeyenIer için yeterince karanIık vardır" der. Işığıyla çevresini aydınlatanlar, daha fazlasını görmek isteyenlere bilim ve sanatla yol gösterenler, koyu girdabın içinden uzak tutanlar; karanlığın önüne geçenlerdir. Yazarak, çizerek, göstererek, anlatarak hayatlara dokunur; miras bıraktıkları sözcüklerle nesilleri bir adım öteye taşır ve örnek olurlar.
Onlardan biri, önceki gün vefat haberini büyük bir üzüntüyle öğrendiğim Prof. Dr. Şadan Gökovalı'dır. İzmirli duayen gazeteci, rehberlerin rehberi, Halikarnas Balıkçısı ve Azra Erhat'ın manevi oğlu gazetecilerin hocası, Türk edebiyatının ve mitolojinin usta kalemi Prof. Dr. Şadan Gökovalı'yı kaybettik.
Son nefesine kadar üreten ve öğreten Şadan Gökovalı'ya ne mutlu ki; arkasında 30'a yakın kitap, pek çok araştırma, yazı dizisi, köşe yazısı, ödül ve yetiştirdiği binlerce öğrenci bıraktı.
***
Yıl 2002… İzmir Devlet Senfoni Orkestrası kentten köylere klasik müziğin büyülü dünyasını taşıyor. Yaz kış demeden haftanın belli günlerinde yol alıyorlar. Genç bir gazeteci olarak ben de ara ara konserleri takip ediyor, orkestra elemanlarıyla aynı otobüste yolculuk ediyorum. Gittiğimiz yerlerde insanların yüzlerindeki hayranlığı okudukça, notaların sunduğu alemlerin kapısından geçenleri hissettikçe ve müzik aleti çalmaya heves edenleri gördükçe mutlu oluyorum. Bu yolculuklardan birinde otobüsümüze bir rehber dahil oldu. Geçtiğimiz her ağacın öyküsünü anlatıyor, her taşın hikayesini önümüze seriyor, bizi Anadolu medeniyetlerinin arasında dolaştırıyor ve bunları şiirlerle sarıp sarmalıyor, mitolojiyle zenginleştiriyor. Şairleri ve yazarlarıyla birlikte önümüze koyuyor. Anlatırken hangi kitabın kaçıncı sayfasından alıntı yaptığına dair dip notlar da veriyordu. Sadece ben değil tüm otobüs ağzı açık onu dinledik. O gün tanıdım Prof. Dr. Şadan Gökovalı’yı… Sonradan öğrendim tüm rehberlerin rehberi olduğunu.
Bir rehber arkadaşım anlatırdı: “Şadan Hoca gezdirdiği grupla geldiğinde, biz susarız tüm gruplara o anlatır” derdi.
Geçtiğimiz haftaya kadar bana; yazdıklarıyla, anlattıklarıyla, “bunu da gör, bunu da oku” dedikleriyle rehberlik etti. Benim için yokluğuna zor alışacağım bir öğretmen, her yazımı okuyup eleştirilerini de övgülerini de benden eksik etmeyen, günlük hayatımızda karşılaştığımız pek çok konuda duygu ve düşünlerin de benle paylaşan bir ağabeydi... Eminim gittiği yerde onu karşılayanlar arasında; kendisine manevi evladım diyen Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir ile Azra Erhat da vardır.
***
Dünya ozanlarının babası Homeros, İzmirliydi. Dünya tarihinin atası Heredot, Bodrumluydu. Bilimin, felsefenin babası Thales, Sökeliydi. Anadolu halklarının savunucusu Hektor, Çanakkaleliydi. Jule Verne’den asırlar önce uzay romanları yazan Lukianos, Adıyamanlıydı. Şadan Gökovalı da Muğla Gökovalılıdır. Ne şanslıyım ki onu yakından tanıma şansına sahip oldum. Aynı gazetenin çatısı altında yazabilmenin şerefine eriştim.
Onu tanımak isteyenler Ali Murat Günay tarafından adına hazırlanan belgeseli izlesinler, Muğla’da adına açılan kültür merkezini ve Bodrum Müzesi'ni ziyaret etsinler. Bunlarda onu biraz olsun tanıyıp anlayabilecek, hayatı boyunca biriktirdiği pek çok fotoğrafı, belgeyi ve kitabı görebilecekler.
***
O bir Cumhuriyet çocuğuydu. Öğrencilerine ve çevresindekilere bir insanın kendisini nasıl geliştirmesi gerektiğini, neler üretebileceğini, iletişimi ve bilgilerimizi çevremize nasıl aktarabileceğimizi gösterdiği için teşekkür ederim. Bizim de ona borcumuz daha iyi nesiller yetişmesine katkı sağlamak olsun. Huzurla uyu sevgili Şadan Hocam.