Kentler, değişik amaçlar için kullanılan çok sayıdaki yapılardan, sokaklardan, yollardan oluşur. Buna karşın işlevsel açıdan bakıldığında kent, ekonomik, sosyal, kültürel çalışmaların gerçekleştirildiği alanlardır. Siyasal anlamda ise kentler, belirli yönetimsel sınırlarda görev yapan yönetimlere sahip birimleri de içerir. İnsanoğlu yerleşik yaşam, düzene geçtiği günden bu yana, değişen gereksinimler doğrultusunda sürekli yaşam alanları açmıştır kendine. Birlikte yaşama açılan bu alanlar, coğrafyanın, iklimin, doğanın, yeryüzünün tüm biçimleri, görselleri ile yaşama geçmiştir. Çevrede gerçekleşen her türlü değişim, kişinin, kentlilerin, kendilerini kente, semte, mahalleye, sokağa ait duyumsamasında belirleyici bir etkendir.

***    

Bellek, yaşananların, öğrenilenlerin, bunların geçmişle ilişkisinin kayda geçtiği yerdir. Ülkemizde, 1980’li yıllarda başlayan, son yıllarda  etkisi,  baskısı artan kentsel sorunlar gözlendiğinde, kentlerin fiziksel yapısıyla kentsel bellek arasındaki ilişkisinin ne denli önemli olduğu görülür.

BELLEĞİNİ YİTİREN KENT: ANKARA

Liseyi bitirip Ankara’da ilk memuriyete başlama tarihim Eylül 1966. 10 yıl Ankaralılık… Beni kuşatan, saran, sarmalayan, yazın ve sanat yaşamıma ivme kazandıran, dostlar katan Ankara. ÇELE ve MELTEM dergilerinin sorumluluğu… Şiirler, yazılar, söyleşiler, toplantılar, Halkevleri’nde buluşmalar, etkinlikler, sinemalar, tiyatrolar… Ve dostlar, şairler, yazarlar…

Sadık Deniz, Fahrünnisa Kadıbeşegil, Nüzhet İslimyeli, Sina Akyol, Şevket Apalak, Yaşar Durak, Hüsnü Züber, Ergun Evren, İsmet  Kemal Karadayı,  Ünsal Piroğlu, Sami N.Özerdim, Mehmet Kıyat, Sabahattin Çetin, Ahmet Ayberkin, Aydın Karasüleymanoğlu, Ersen Tolunay…

Durup dururken Ankara’ya düşürmedim yolumu. Anılarımı tazeleyen bir kitapla, Selim Esen’in “Belleğini Yitiren Kent: Ankara”sıyla yolculuğa çıktım. (*)

Sevgili Esen’le Ağustos’ta İzmir’de buluşmuştuk. Yeni çıkan iki kitabını imzaladı. O gün eski Ankara’yı, belleğimizde yer eden yapıları, sokakları, insanları konuştuk.

Ankara’nın 1960’lı yıllarının ikinci yarısı, 70’lerin de yarısı benim yaşamımda çok anlamlı, değerli bir yer tutar. Ne zaman Ankara düşse aklıma, ne zaman Ankara’dan gelse dostlar, anılar sökün eder, ince duygularla donanırım.

***

Selim Esen’in kitabını okurken ilk kez birayla 1966’da tanıştığım Piknik’i, son günlerini yaşayan, yıkılmadan kısa süre önce bir gecesini yaşadığım Karpiç’i anımsadım. Ulus’ta, Kızılay’da, Sakarya Caddesi’nde, Gençlik Parkı’nda, Karanfil Sokak’ta, Rüzgârlı Sokak’ta, Erdal Öz’lü Sergi Kitabevi’nde gezindim. Sanat Sevenler Derneği’nde oturdum. Büyük, Ulus, Ankara sinemalarında filmleri; Ankara Sanat Tiyatrosu’ndaki Orhan Kemal’in ‘72. Koğuş’unu yeniden izledim. Kitabın sunu yazısını Prof. Dr. Kemal Özmen kaleme almış. 20 Mayıs 2024’te yitirdiğimiz Hacettepe Ü. Fransız Dili ve Edebiyatı emekli öğretim üyesi Özmen’in şu sözlerini paylaşmak isterim: “Bir kentin geçmişini korumak ancak bilinçli bir kentleşmeyle mümkündür. Bilinçli kentleşme ise, eski kentin mimari kültür varlıklarını yıkıp yerine modern yapılar inşa etmek değildir. (…) Eski yıkık bir kerpiç evin, bir yapının geçmiş hayatı, toplumsal hafızayı TOKİ’nin on-on beş katlı yeni ve modern bir binasından daha iyi anlatmadığını, temsil etmediğini kim söyleyebilir?”

Aklına, kalemine, emeğine sağlık Selim Esen.

(*) Belleğini Yitiren Kent: Ankara, Selim Esen, Barış Kitap Y., Haziran 2024, 156 sayfa