Utku Can Karataş isimli şehir magandası 34 UTK plakalı aracıyla trafikteyken, yol verme meselesi yüzünden bir kadın sürücünün kullandığı otomobilin dikiz aynasını kırıp kaçtı.

Kadının yanında çocuğun ağlama görüntüleri sosyal medyada büyük tepki topladı. Gözaltına alınan sürücü serbest bırakıldı…”

***

“Sosyal medyada paylaşılan görüntülerde polisin durdurulan bir motokuryeye trafik polisinin ‘Beynine sıkarım bir tane’ dediği duyuldu. Kuryenin ‘Abi nasıl konuşuyorsun’ diye tepkisi üzerine bir başka polisin ‘artislik yapma, ağzını burnunu kırarım’ dediği anları motokurye telefonuyla kaydetti.”

***

“Ankara’da 80 yaşındaki kadın, elindeki fiş 50 TL’nin üzerinde olmadığı gerekçesiyle marketin servis aracından zorla indirildi. Ramazan’da ‘50 TL’nin altında alışveriş yapanlara servis kullanmanın yasak olduğu’ marketin servis aracına binmek isteyen 80 yaşındaki bir kadının elindeki fiş 50 liralık alışverişi göstermediği için zorla indirildi. Bu durum araçtaki diğer müşterilerin tepkisine neden oldu.”

***

“Emekli polisler, 3600 ek gösterge verilmesi talebiyle Ankara’daki Ulus Meydanı’nda eylem yaptı. Eylemciler, alanda görevlendirilen meslektaşlarının üzerinde ‘Vatan sana canım feda’ yazan pankartlarını bayrak direğinden indirmesi üzerine bu tavrı protesto etmek için, hazırladıkları basın açıklamasını okumadı. Emekli polisler, meslektaşlarının kendilerini hakaretlerle gözaltına almak istediğini, terörist muamelesi gördüklerini iddia etti.”

***

AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal, Kahramanmaraş'ta konuk olduğu öğrenci evinde, öğrencilerin yiyeceği menemende sucuk da olması üzerine ‘Az önce şikayet etmiyor muydu bunlar?’ dedi.”

***

Hafta sonu gazetelerde, haber sitelerindeydi bu haberler. Sosyal medyadan tepkiler yükseldi her birine. Kutuplaşma… Araştırma Şirketi genel Müdürü Bekir Ağırdır bu kavramı bakın nasıl özetliyor: “Kutuplaşma toplumun farklı görüş, umut ve ideolojilerle ayrılması değil, bu grupların hiçbir koşulda diğer tarafa geçme ihtimalinin kalmamasıdır. Tehlikeli olan da budur!”

Son yıllarda ülkemizde  çok yoğun bir şekilde kutuplaşma yaşanıyor. Müthiş bir gerilim hakim toplumda. Siyaset kavgacı bir üslupla yapılıyor. Medyamız yazılısıyla sözlüsüyle bu kutuplaşmada adeta özne! Her mesele bir kan davası mantığında. Nefret dili, öfke, tahammülsüzlük; had safhada. Empati (kendini karşısındakinin yerine koyma duygusu) yok!

Sosyal ilişkiler, bu kutuplaşmadan, gerilimden payını alıyor. Her diyalog, “biz” ve “onlar” ayrımı taşıyor neredeyse. Artan kutuplaşma, toplum ve siyaset dünyamız için endişe verici.

Bu siyasal duygusal kutuplaşmadan zararlı çıkan kim? Tabii ki bizler!

Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Emre Erdoğan, çözümü ortaya koymuş tespitleriyle:

“Vatandaşları birbirlerine düşman eden bu sistemden beslenenler, sistemi değiştiremezler. O zaman iş başa düşüyor ve kendimizi mahkum edildiğimiz bu pasif rolden kurtarıp, kendi kaderimizin iplerini elimize almamız gerekiyor. Küçük bir adım atarak başlayabilir, en azından bizi saran siyah/beyaz ikiliğinden kurtulmaya çalışabiliriz. Kendi bilgi ortamımızı sahte ve kutuplaştırıcı haberlerin akışından arındırabilir ve bilgi kaynaklarımızı çeşitlendirebiliriz.
Başka bir partiye oy verenin de bizimle benzer kaygılara sahip olduğunu ve yaşamdaki ortaklıklarımızın yanında farklılıklarımızın neredeyse gözle görülmeyecek kadar küçük ve önemsiz olduğunu kavrayabilir ve onun perspektifinden bakmayı hedefleyebiliriz. Bunu yapmalıyız. Tıpkı pandeminin aramıza soktuğu fiziksel mesafe gibi, siyasetçilerin aramıza soktuğu sosyal mesafenin de sahte ve uçucu olduğunu fark edebiliriz, çocuklarımızın oynamaması ya da komşuluk yapmamamız için hiçbir gerçek neden yok. Çünkü her geçen gün etrafımıza dikilen kuşku ve korku duvarları yükseliyor. Daha da önemlisi, bu adımları biz atmazsak; bizim için kimse atmayacak, çocuklarımız da bizim yaşadığımız bu ortamda yaşamaya mahkum olacaklar.”

Sıradan günlük meseleler kutuplaşma ve çatışmaya neden olmamalı, hoşgörü iklimi şart.

Kutuplaşma sarmalından çıkmak, pekala mümkün. Toplumda çoğunlukta olduğuna inandığımız -yolu sevgiden geçenler-  bunu başarabilecek güçte. Hala kurumsallaşamamış demokrasimiz ve toplum sağlığı açısından şart bu! Bilgenin dediği gibi: “Güzel bir geleceğe kutuplaşarak değil, farklılıklarımıza karşın bütünleşerek ve özgürleşerek ilerleyebiliriz.”