Sezon başından beri bir türlü fırsat bulup izleyemedim... Altay'ın başarılı gençlerini hep maça giden arkadaşlarımızdan, yönetici ağabeylerimizden dinledim...
Karşılaşmaların Buca İlçe İlçe Stadı'nda oynanması benim için ayrı bir nostalji... Muhabirlik dönemimdeki sayısız anılarımın olduğu yer... Hepsini birbirine bağlayıp, nihayet Silivri maçına attık kendimizi... Sahada mücadele edenler gibi tribündekiler de genç olunca başka bir heyecan fırtınasına kapıldık.
Gerçi siyah beyazlıların rakibi çok güçlü değildi. Ama olsun... Kendi yağıyla kavrulan bu gençlerin ikinci yarıya moralle başlaması önemliydi. Böyle zayıf takımlara karşı skor hep geç gelir... O yüzden ite kaka gibi gözüken bu 1-0'lık galibiyet şaşırtmadı.
Altay fark atacakmış gibi girdi mücadeleye... Sağdan soldan kaçıranlar havasında bir hop oturup-hop kalktık. Ama o rüzgar, gol gelmedikçe melteme döndü. Ee arada hakemin şuursuz düdükleri de devreye girince güzelim maç kilitlendi. İlk yarının bitimine doğru Silivri, Altay'ın paniklemesinden yararlanıp atak yapar gibi oldu... Siyah beyazlı defans fazla hata yapmayınca rakibin de morali bozuldu. Özellikle Ömer Arslan'ı çok beğendim. İsmet de ona ayak uyduranlardandı... Ama aynı övgüleri Serkan ve Orhan ikilisi için söylemeyeceğim. Ağır ve oyunu kurmaktan öte aynı tip futbolcular... Genç Kubilay'ın tarzı güzel... Furkan biraz daha eknomik oynamayı öğrendiğinde kendini aşar. Bir eleştirim de Serdar hocaya... Futbolcuyu, buldun da bunuyorsun diyebilirsiniz... Fakat başta da söyledim rakip çok kötü... Sür Bedri'yi de Hüsamettin'in yanına, parçala gitsin... Sonuçta öyle ya da böyle 3 puan geldi. Maç sonundaki kenetlenme güzel günlerin habercisi gibiydi. Bu gençler Büyük Altay'ı taşıyacak. O ışık var.