Dünya da, ülkemiz de gerçekten çok zor, sıkıntılı günler yaşıyor. Pandemi gündemin değişmezi, Türkiye’de de!.. Aylarca bilim insanların, tabip odalarının paylaştığı bilgilerin ve virüse karşı tam kapanma önerilerinin doğruluğu ortaya çıktı. Ve Türkiye dünyada vaka sayısında sıralamasında 21 sıra yukarı çıktı, Avrupa’da da birinciliğe! Bazı Bilim Kurulu üyeleri bile gerçek sayılardan habersiz olduklarını itiraf etti. Örneğin Prof. Dr. Tevfik Özlü; “Bugüne kadar toplam vaka sayısını bilmeden toplantılar yaptıklarının, öğrenmelerini iyi olduğunu” söyledi ekrandan. Vaka sayısına vakıf olmayan Bilim Kurulu ne işe yarar ki?
Usta Haberci Uğur Dündar da attığı tweette, “Bilim Kurulu üyeleri acaba rahat uyuyorlar mı?” sorusunu sormakta haksız mı? Sağlık Bakanlığı gözümüze baka baka yanlış bilgileri o turkuaz tabloyla paylaşmasaydı, baştan beri şeffaf ve güven duyulacak bir yaklaşım gösterilseydi; salgın bu noktaya gelir miydi?
Salgının başından beri testlerde kaç kişi pozitifti, hakikaten kaç vatandaşımızı kaybettik? Her gün başta alkışa boğduğumuz sağlıkçılarımızı şehit verir miydik? Neden... Neden bu veriler bizlerle paylaşılmadı? O güven ve şeffaflık tesis edilseydi, Türkiye de virüse karşı en iyi mücadeleyi veren bir ülke olmaz mıydı? Doğru verilerin şimdi açıklanmasının nedeni; aşı üreticilerinin dağıtımının, vaka sayılarına göre yapma ihtimali söz konusu olabilir mi?
İyi mi oldu şimdi salgının kontrolden çıkması? Artık sıra bilimin ışığında çözüm getirecek “akılcı kısıtlamaların” acilen getirilmesinde!..
***
İşşizlik, hayat pahalılığı istatistikleri rekor kırıyor. Yoksullaşma arttı. Örneğin; Amasya’da kredi borçlarını ödeyemeyen çiftçilerin traktörlerinin haczedildiği haberi, tek sütun değer bulmuyor. Ama pandemi sürecinde devletten yatırım teşvik alan şirketlerin sayısının ikiye katlandığı öne sürülüyor. Kanal İstanbul tartışması sürerken, Katar’a satılanlar… İmzalanan sözleşme ile Borsa İstanbul, Antalya Limanı, Haliç’teki mega proje, İstinye AVM‘yı Katar aldı ya da ortak oldu. Katar’dan gelecek paranın 300 milyon dolar olduğu, Gökçek zamanında Ankara’daki Ankapark projesine 750 milyon dolar harcandığı, bu parayla 20 milyon vatandaşımızın aşılanabileceği iddia ediliyor.
***
Pandemi, iflas etmiş ekonomi, yoksulluk, toplumsal kutuplaşma, siyasetteki kaos, deprem.
Ataol Behramoğlu’nun “Kimliğim; İnsan”da yazdığı durumdayız: “Sıkıntıyı umudu ‘birlikte’ yaşıyoruz. Sıkıntı; yaşadığımız hayatın her yanından, sanki kendiliğinden fışkırıyor. Umudu ise çabamızla elde edebiliyoruz.”
Ve bilge şair Cahit Külebi’nin toplu şiirler kitabının adını da anımsatıyor: “Sıkıntı ve Umut!”
Gerçekten günümüzde, “Sıkıntıyı da umudu da sık sık ve neredeyse aynı anda yaşıyoruz!..”
Sanki Türkiye kaderine terkedilmiş gibi gelse de çoğumuza, umudu yitirmeyelim.
Koronavirüsü de, bütün zorlukları da yenecek güçteyiz.