"Yalan Dünya", 
"Tatlı Dillim", 
"Zahidem", 
"Kendim Ettim Kendim Buldum", "Yazımı Kışa Çevirdin", 
"Evvelim Sen Oldun", 
"Mühür Gözlüm","Gönül Dağı"
"Köprüden Geçti Gelin",
"Ayaş Yollarında"
En bilinen türküleriydi...
Bu toprakların sesiydi 
sesi ve sazı ile -babası Muharrem Ertaş'ın yolunu sürdüren- Neşet Ertaş!..

**

Küçük yaşlarda keman ve saz çalmasını öğrendi. 
Ankara'da TRT Radyoevi'ne girdi. 
Güçlü derlemeleri olan ozanın kendisine ait çok sayıda güfte ve besteleri vardı. 
Usta; "aynı ruhun insanıyız" diye söz ettiği babası ile, adeta Anadolu'daki en olgun seviyesine erişen Türkmen/Abdal müzik birikiminin yeni bir yorumcusuydu. 
Çağın Dadaloğlu'su, Pir Sultan'ı, Köroğlu'suydu!
Yoğun yöresel özellikleri ve baskın mahallilik unsurları ile donanmış bu müziği yöresinin dışına çıkarmış, ülke genelinde ve hatta yurt dışında bilinmesini ve tanınmasını sağlamıştır... 
"Koca Çınar" Yaşar Kemal takmıştır ona "Bozkırın Tezenesi"ni!..

**

WhatsApp Image 2023-09-25 at 09.32.31

"Nerede bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur... Çünkü kötü insanların türküleri yoktur..."

''Ben 
halkın sanatçısıyım 
ve halkın sanatçısı 
olarak kalacağım. 
Bugüne dek 
devletten bir kuruş yardım almadım.
TRT'de bir program yapamadım. Bana verilen 'Devlet Sanatçısı' unvanını kabul edemem..''demiştir.
"Konser bileti kaç para olsun?" diye soran bir belediye başkanına, "Ben gençlerin cebindeki cigara parasını göz dikmem, ücretsiz olsun" karşılığını verendir Neşet Ertaş.
Her konserinde izleyicisini elini kalbine götürür ve şu sözüyle selamlardı;
“Burası var ya,
taşa toprağa gerek kalmadan insanın gömüldüğü tek yer.” 
İyi de Beşiktaşlı'ydı;
“Saza vurduğun her nağmenin tadıdır Beşiktaş'lı olmak. 
Biz de Anadolu'da Beşiktaş'a vurulduk, n'apalım dostlar”

**
Tuncel Kurtiz'li bir anı. Hasan Saltık anlatıyor;
"2003 yılıydı, Tuncel abi beni aradı;
Kısa süre önce de Edremit’in Çamlıbel Köyü’ne yerleşmişti.
“Hasan, benim çiftliğin arkasındaki yer satılık gel bana komşu ol” dedi.
Sırf ona komşu olmak için aldım.
İyi ki de almışım!
Akşamları mangalımızı yapar, sohbetler ederdik. Benim bahçemin meyveleri özellikle de karadutu çok meşhurdu.
Aradan 4 yıl geçti.
Yine bir yaz akşamı bahçede otururken bana dedi ki, “Sen artık bu köyün yerlisi sayılırsın, burada bir şenlik yapalım.”
- Yapalım Abi de ne yapacağız?
Dedi ki; ‘‘Köyümüzde şanımıza yakışır bir şenlik yapacağız...
Öyle birini getirmeliyiz ki memlekette duymayan kalmamalı.’’
Bütün gece düşündüm, sonunda buldum:
Neşet Ertaş!
Sabahı eder etmez Neşet’i aradım, davet ettim.“Sen gel dersen gelirim” dedi.
 Ve 2007'de ilk Çamlıbel Şenliği’ni yaptık. Bütün çevre köyler oraya akın etti. 
Tuncel Kurtiz de o şenlikte bir tiyatro oyunu oynamıştı. Şenlikten sonra köydeki karadutun altında Neşet Ertaş, Tuncel Kurtiz ve ben sabaha kadar türkü söylemiştik.
Unutulmaz bir geceydi...
Neşet Ertaş’ı ölmeden bir ay önce hastanede ziyarete gittiğimde, “Hasan o karadutu bir daha yiyebilecek miyim?” diye sormuştu
“Gel şimdi götüreyim seni” demiştim
“Doktor bırakmaz ki...” diye cevap vermişti.
Ne yazık ki ikinci kez yemek nasip olmadı. Hayatta öyle anlar vardır ki bir ömre bedeldir.
Bir kez yaşarsın, tekrarı yoktur. İstesen de yoktur, istemesen de...
Tuncel Kurtiz, Neşet Ertaş ve ben...
Bir karadutun gölgesinde...”       
Artık bu üçlüden hiçbiri o kara duttan yiyemeyecek, üçü de aramızdan ayrıldı... 

**

WhatsApp Image 2023-09-25 at 09.32.30 (1)

11 yıl önce İzmir'de yitirdik Neşet Baba'yı...
Kendi ağzından yaşam öyküsüdür aşağıdaki dizeler...
Sazına...
Sözüne...
Yüreğine...
Bin selâm Usta!
Saygı ve özlemle;

"bin dokuzyüz otuzsekiz cihana 
kırtıllar köyünde geldin dediler 
babama muharrem, anama döne 
dediysen atayı bildin dediler 

dizinde sızıydı anamın derdi 
tokacı saz yaptı elime verdi 
yeni bitirmiştim üç ile dördü 
baban gibi sazcı oldun dediler 

o zaman babamdan öğrendim sazı 
engin gönül ile hakk’a niyazı 
o yaşımda yaktı bir ahu gözü 
mecnun gibi çölde kaldın dediler 

zalım kader devranını dönderdi 
tuttu bizi ibikli’ye gönderdi 
babam saz çalarken bana zil verdi 
oynadım meydanda köçek dediler 

anam döne ibikli’de ölünce 
tam beş tane öksüz yetim kalınca 
beşimiz de perişan olunca 
babamgile burdan göçek dediler 

yürüdü göçümüz tefleğe doğru 
bu hali görenin yanıyor bağrı 
üç aylık çoçuğun çekilmez kahrı 
bunlara bir ana bulun dediler 

yozgat’ın kırıksoku köyü’ne vardık 
bize ana yok mu diyerek sorduk 
adı arzu dediler bir ana bulduk 
işte bu anadır buldun dediler 

en küçük kardaşı kayıp eyledik 
onun için gizli gizli ağladık 
üstelik babamı asker eyledik 
yine öksüz yetim kaldın dediler 

zalım kader tebdilimi şaşırttı 
heybe verdi dalımıza devşirtti 
yardım etti yerköy’üne göçürttü 
biraz da burada kalın dediler 

yerköy’den kırıkkale’ye geldik 
babam saz çalarken biz çümbüş aldık 
kırşehir’e varınca kemanı çaldık 
aferin arkadaş çaldın dediler 

yarin aşkı ile arttı hep derdim 
babamı bir yere dünür gönderdim 
başlık çok istemişler haberin aldım 
istemiyor yarin seni dediler 

kırşehir’de yedi sene kalınca 
düğün düzgün hepsi bize gelince 
burada herkese yer daralınca 
ankara’ya gider yolun dediler 

ankara’da (sünnetçi) veysel usta’yı buldum 
epeyce eğleştim, evinde kaldım 
yüz lirayı verip bir yatak aldım 
etti isen böyle buldun dediler 

bir ev kiraladım münasip yerde 
kaldı kavim kardaş hep kırşehir’de 
bu aşk hançerini vurdu derinde 
çaresini bulmazsan öldün dediler 

yarin aşkı ile döndüm şaşkına 
arada içerdim yarin aşkına 
canan acımaz mı garip dostuna 
bunu da içeriye alın dediler"