Foto muhabiri fotoğrafla haber yazar. Alahattin Gürırmak da iyi bir foto muhabiri, bir basın emekçisi. Annesinin emekliliğine bir üçkağıtçı engel olur. Alahattin, annesinin hakkını aramak için foto muhabiri olur

Röportaj: Neslihan Perşembe Kulakoğlu

Alahattin Gürırmak fotoğraf çekmeye gönül vermiş bir basın mensubu. İyi bir insan olmak temel ilkesidir. Bu ilkeyle mesleğini de yıllarca sürdürür. Sürekli Basın kartı sahibi olur. Yaşamını sürdürdüğü İzmir’i de, doğup büyüdüğü Simav’ı da sevmekten vazgeçmiyor. Sevgisini kitapa dönüştürüyor. 1989 yılında Tarihte Simav (Mey Basımevi), 1999 yılında Simav’da Yaren Geleneği, 2003 yılında Kestane Dağı (Atadost Yayınları), 2008 yılında Simav’ın Anı Defteri, 2011 yılında ‎ Çavez’den Pagos’a İzmir (Etki Yayınları), 2018 yılında Smyrniote - Yani İzmirli (Etki Yayınları), 2018’de Simavname, 2019’da İzmir’in Unutulmuş Semti Keçeciler-Aile Evleri Anıları (Heyamola Yayınları), 2022 yılında Gazetecilikte Beyaz Gömlek-İzmir’de Bir Foto Muhabirinin Anıları adlı kitapları okurlarla buluşur. Tütün işçisi rahmetli annesi Müzeyyen Gürırmak ile 1963’den 1988’e 25 yıl, İzmir Keçeciler Semt Aile Evleri’nde yaşam mücadelesi verir. Alahattin Gürırmak askerdeyken, mevsimlik tütün işçisi rahmetli annesinin Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan emekliliği bir üçkağıtçı tarafından kaldırılır. Alahattin, annesinin hakkını aramak için bir gazetede foto muhabiri olur. Geçmişte Dokuz Eylül Gazetesi’nde beraber çalıştığım Alahattin Gürırmak, sevilen iyi bir arkadaş, iyi bir dost. Şimdi eşiyle Güzelbahçe’de yaşayan, fotoğrafçılık ve gazetecilik alanında birçok başarıya imza atan, uzun yıllar emek veren, çok sayıda gazetede çalışan, Basın Mensubu, Foto Muhabiri Alahattin Gürırmak ile bir zamanlar çalıştığı, şeref divanı üyesi olduğu İzmir Gazeteciler Cemiyeti yayın organı Dokuz Eylül Gazetesi okurları için röportaj yaptık.

9Cd2Ff24 5Ce4 4361 B74F A7A6594Faa57 1

Vatani görevindeyken İzmir’de bir mali müşavirin sahterkarlığıyla annenin hak ettiği emeklilik iptal edildi. Bu nedenle foto muhabiri olmak istedin. O süreci anlatır mısın?

Babam 1970’de memleketteki tarlalarımızda buğday hasadı kaldırırken vefat etti. 10 yaşında yetim kaldım. Rahmetli anneciğim beni, İzmir’de tütün mağazalarında mevsimlik işçi olarak çalışarak yetiştirdi. Ana oğul İzmir Aile Evleri’nde yıllarca yaşadık. İzmir Keçeciler Semt Aile Evleri’nde 1963’den 1988’e dört ayrı aile evinde 25 yıl yaşam mücadelesi verdik. İzmir tütün işletmesi mağazalarında kol işçisi olarak yıllarca alın teri akıtan rahmetli annemi, vatani görevimde yalnız bıraktım. Bu süreçte bir komşusunun önerisiyle annem, sigortalı günlerini toplattırıp emekli olmak için İzmir’de bir mali müşavire gider. Mali müşavir, noterden okur yazar olmayan annemin vekaletini alır. Sahtekarlığıyla annemin hak ettiği emekliliği iptal ettirir. İptal edilen emeklilik tazminatıyla İzmir’de bir ev alabilirdik. Annemin yanan haklarını aramak için basın mensubu oldum. Verdiğim mücadeleyle yıllar sonra annem emekli oldu. Annem, İzmir Aile Evlerindeki hakkı gasp edilen tütün işçisi kadınlardan sadece biriydi. Nice kadın işçiler haklarını sorgulayamadan İzmir’den ve dünyadan göçüp gittiler.

13C8A0Aa 3223 475A B1E3 12D6F928C376

Heyamola Yayınları’nca yayınlanan İzmir’in Unutulmuş Semti Keçeciler-Aile Evleri Anıları kitabında bahsettiğin Aile Evlerini, buradaki yaşam, dayanışmayı anlatır mısın?

Dar gelirli ailelerin ucuz sığınma konutları aile evleri, 1492’de İspanya ve Portekiz’den zorunlu göçle Osmanlı liman kentlerine gelen Seferad Musevilerinin ilk temellerini attıkları kortejolardır.1948’de İsrail kurulunca, İzmirli fakir yahudiler de oraya göçtü. Onlardan boşalan bu evlere daha çok mevsimlik iş için gelen Ege köylüleri ve kasabalıları yerleşti. Aile Evi ismiyle andığımız bu yapılar; bir avluya bakar, iki katlıdır. Her odada bir aile yaşar. Mutfağı, banyosu, tuvaleti ortaktır. 30’a yakın aile için yuva olmuştur. Kavga, küslük, kırgınlık olmazdı. Aile evlerinde bir dönem yaşayıp başarılı mühendis, doktor, öğretmen olan birçok kişiye tanığım. Komşularımız Seyfi Dede, Saliha Teyze, Fasulyeci İsmet ağbi ile ailesi şimdi anılarımda... Genellikle günümüz Konak ilçesi Anafartalar ile Eşrefpaşa caddeleri ile Agora, Keçeciler, Havra Sokağı, Kestelli Cadellerinde yer alırlardı. Bir köy büyüklüğündeki Uzun Han Aile Evi içerisinde 45 odada ortalama 350 insan barınırdı.

Fotoğrafçılıktan foto muhabirliğine, adliye, gece muhabirliği ve hastane acil servisinde görevlendirilmen. Bu göreve ceza alarak getirilirken cezayı nasıl başarıya dönüştürdün?

İzmir’de çok okunan bir bölge gazetesinde gece muhabirliği yaparken, işyerine yakın bir gece pavyonunda silahlı kavga oldu. Fotoğraflarını çekmeyi ihmal ettik. Aslında bu ihmal arkadaşıma aitti ancak ben cezalandırıldım. Yeşilyurt’taki devlet hastanesi acil servisinde geceler boyu haber için görevlendirildim. Burada benden olağanüstü bir haber beklenmiyordu. Üç hastane polisiyle arkadaş oldum. Nöbetçi doktorlar, hemşireler, diğer hastane personeliyle de uzun yıllara yayılacak bir arkadaşlık kurdum. Acil Servis kapısında çektiğim adli fotoğraflarla haftada ortalama üç kez 1. sayfa manşetlerinde yer aldım. Bu sefer bana: “Senin sayende rakibimiz gazetelere özel haber farkı ile okur sayımızın önüne geçtik. Bundan sonra hep hastanede bekleyeceksin” denildi. Rakibimiz gazeteler de muhabirlerini çalıştığım hastanedeki acil servise gönderdi.

3D9A9D66 2968 432F A25C 3E87F49E7E95 1

Hayatının büyük kısmı İzmir’de geçti, İzmir’de yaşıyorsun. Simav da yürekten bağlı olduğun, doğup büyüdüğün yer. Simav ile ilgili yayınlanan kitaplarına, çıkarttığın dergiye değinelim.

1992-1998 yılları arasında Kemeraltı’nda yer alan Menemenli İş Hanı’ndaki kiralık büroda 62 ay 62 sayı Bizim Simav ismiyle dergi yayıncılığı yaptım. İki hemşehrimin kitabını da bastım. 1989 yılında ilk kitabım Tarihte Simav yayınlandı. 80’li yılların sonlarında memleketim Simav’ın Kaymakamı Ferhat Baştürk, bir Simav gönüllüsü olarak bu kitabı yazma, basma görevini vermişti. Uzun bir araştırma, çalışma sonrası kitap dosyam hazırdı ancak kaymakam değişti. Yeni gelen kaymakam da kitabımla ilgilenmedi. Bir arkadaşımın önerisiyle tanıdığım bir matbaaya kitap dosyamı verdim. O dönemde Simav ile ilgili kitaplar arasında dördündü oldu. Turizm ve tarih alanında hemşehrilerimin epey işine yaradı. Daha sonraki yıllarda Simav ile ilgili başka kitaplar yazdım. Simav’a olan duygularımı hem Gazeteci-Yazar-Şair Rahmetli Okan Yüksel’in Cumhuriyet Dönemi Gazeteci Şairler Antolojisi hem de Emekli Öğretmen Rahmetli Behiç Galip Yavuz’un Kurtuluş Savaşı’nda Ödemiş Efeleri kitabında yer alan Yaren Tepeleri şiirimle aktarmak isterim: Yaren...Yaren.../Silaha el koysun/hak eden/Çıksın bu dağlara/hakkı yenen/Alsın öcünü zalimden...//İslamoğlu, Kadir Efe, Öküz Hasan/Selamı var Naşalı Ahmet Efe'nin/Turnacık Yaylası’ndan,/Mor Zeybekler, Sarı Zeybekler,/Kara Mehmet,/çatılı silahlar başında/sizi bekler.// Kana kana su içtin mi?/Sekiz oluktan,/Yürü.../Hasip Zeybeğin,/Melal Efe'nin/Çarık eskittiği/ patikalardan.//Kulak ver/dinle.../Simav türküleri söyleniyor/Eşkiya tepelerinde...//Oh...Oh...bizim dağlarımız,/Simav'da dağlar.../Pınarlarından oluk oluk/sular akar...//İki parça efelerin/ruhları.../ Yaren tepelerinden.../Simav'ına bakar.

0D40F783 F8Cd 4D94 87D6 52F9E7D45159

21 yıl Polis-Adliye Muhabiri olarak çalıştın. Polis-Adliye Muhabirliği nasıl sorumlulukları taşır?

Evet 1984-1988 yılları arasında 21 yıl Polis-Adliye Muhabiri olarak çalıştım. Gazete muhabirliğinin en zor branşıdır. Bu bölümde çalışan gazetecilerin mesaisi yoktur. 24 saat şehrin asayiş haberlerini takip etmek sorumluluğu vardır. Genelde bu haberlerimiz üçüncü sayfada yer alırdı ancak olayı detaylı anlattığımız, hareketli çektiğimiz bir olay fotoğrafı birinci sayfa manşetlerinde de yer alabilirdi. Bu alanda anılarım 300 sayfalık bir kitap olur. Polis-Adliye Muhabirlerinin olay fotoğrafları için harcadıkları zaman saniyelerle ölçülebilir. Çünkü olayın tekrarı yoktur. O anı fotoğrafladın fotoğrafladın, o olayın fotoğrafını çekemediysen ertesi gün çalıştığın gazeteden işine bile son verilebilir.