Canımız yandı. Canımız yanıyor. Her sene daha fazla orman kaybederken ülke olarak sadece izliyoruz. Ormanların içindeki yanan ağaçların, hayvanların ahını nasıl ödeyeceğiz, düşünmek bile ağır geliyor. Her şekilde yangınların çıkması için çok sebep var. Hainler var, ihmaller var ama sonuçta o ormanlar bize emanetti. Her biri kendini savunamayan canlılardı. Ama her sene yüzlerce yangını yaşayıp, her sene aynı tartışmalar ile olanı çok normal kabul ediyoruz. Yangınlara hayatlarını ortaya koyarak müdahale eden görevli, değil, büyük, küçük herkesi tenzih ederek bunları yazıyorum. Fakat saklanamayan tek gerçek var. Ülkemiz her sene orman yangınlarına hazır olmanın uzaktan yakınından dahi geçemiyor. On binlerce hektar alana 3-4 uçak, 30-40 helikopter ile müdahale ediyoruz cümlelerini duymak hele ki bu seneki gibi başka ülkelerden gelecek yardımlara muhtaç kalmak bana utanç ve acı veriyor.
Dünyadaki ülkeleri araştırdığınızda orman yangınlarında en etkili silah olarak erken uyarı sistemleri ardından yangın söndürme uçakları ve helikopterler yoğun ötesi kullanılıyor.
Öyle ki ben yerin darlığından ötürü ülkemizde olsa yangınları ve can kayıplarını önleyebilecek sadece bir iki seçeneği tanıtabileceğim. Yoksa listeye bakınca dünya yangınlar için çok çok fazla seçenek geliştirmiş. Örneğin ülkemizde kimse bana, yüzlerce yolcu uçağı satın alıp THY filosunu geliştirilmesi ile övünülürken, neden bir tane bile ağır sınıf yangın söndürme uçağı satın alınmadığı sorusuna mantıklı bir cevap veremez.
EN GENİŞ FİLO ABD'NİN
Yangın söndürme uçakları listesinde sıralamaya göre ABD, dünyadaki en geniş uçak filosuna sahip ülke. Hem sayı hem model olarak onlarca çeşit yüzlerce sayıda yangın söndürme uçağına sahip. 74 bin litre ile kapasitesi ile 747 Supertanker isimli bir yangın söndürme uçağı dahi kullanıyor. Bu uçak halen dünyanın en büyük yangın söndürme uçağı. İlginçtir ki Katar’ın Cumhurbaşkanlığı’na hediye ettiği uçakta aynı model. Keşke Katar hediye ederken içine lüks koltuklar, banyoları söküp bir su deposu koyup hediye etseydi. Böyle bir uçak elimizde olsaydı, Rusya’dan kiraladığımız en kapasiteli uçak olan Beriev Be-200’a göre tek seferde 7 kat daha fazla suyu yangın alanına taşıyabilirdik. Kaldı ki Rusya’dan da kiralanan bu uçaklardan da sadece 3 adet kiralandığını görüyoruz.
Etrafı denizler ile çevirili bir ülke için en ideal olan amfibik yangın söndürme uçaklarıdır. Türk Hava Kurumu’nun elinde 9 adet ama 3 adedi çalışmadığı söylenen Bombardier CL-215 serisi bu tür uçaklar bulunuyor. Fakat bir şekilde bu uçaklar çeşitli bahaneler ile açıkçası çürümeye terk edildi. Dünya halen bu modeli çok aktif bir şekilde kullanıyor. Yine amfibik olarak bu uçağın bir üst versiyonu Bombardier CL-415 uçağı da Akdeniz ülkelerinde sayı ve sefer olarak çok yoğun şekilde kullanılıyor. Hazır sayı kelimesi geçmişken Fas’ta dahi 4 yangın söndürme uçağı bulunuyor. Yine amfibik angın söndürme uçakları AT-802F hafif sınıf yangın söndürme uçağı da ülkemiz için kullanılabilecek bakımı kolay ve sık sefer bir yapan bir uçak olarak elimizde olsa sevineceğimiz bir uçak olabilirdi. Hem ucuz, hem bakımı kolay bir uçak. Ayrıca ürettiğimiz Hür-Kuş’a da çok benziyor. Hür-Kuş uçağını yapabiliyorsak üretilen bir Hür-Kuş’u biraz modifiye edip bir yangın söndürme uçağı yapsaydık çok mu acayip olurdu yani?
Bunun yanında dünyada yangın söndürmek için sadece farklı uçaklar değil farklı kimyasallardan da yararlanıyor. Bu kimyasallar yangın geciktirici özellikleri ile ön plana çıkıyor.
KİMYASALLAR DA VAR
Bu kimyasallar içinde atapulgit kil koyulaştırıcı, amonyum sülfat veya amonyum polifosfat veya bir guar zamkı türevi koyulaştırıcı ile diamonyum fosfat kullanılıyor. Bu maddeler toprak ve hayvanlar için sadece daha az toksik değil aynı zamanda yangından sonra bitkilerin yeniden büyümesine yardımcı olmak için gübre görevi görüyor. Elbette daha uçacak uçak bulamıyorken yangına atılacak maddeleri tartışmak sanırım çok fantezi olur.
Ben bu yazı için dünyadaki yangın söndürme uçaklarını çok yüzeysel olarak araştırdım. Buna rağmen yangın söndürme uçakları konusunda satın alma olsun, sayısı modeli olsun, yapılabileceklerin yüzde onunun bile yapılmadığını görmemek mümkün değil. Hadi ona rağmen yetkililerin “her şeyi yaptık açıklamaları” ile ikna oldum diyelim, peki binlerce hektar orman içinde can veren yüz binlerce canlıyı artık nasıl ikna edeceğiz? Umut ve sabır dolu günler dilerim.