Ortalık toz duman. Bir yanda yeni bir Kürt açılımının ipuçları, öte yanda yağlı urgan ölçüştüren siyasiler; bir yanda terör eylemleri, kadın ve çocuk cinayetleri, öte yanda barış çağrıları…

Tam da Cumhuriyetimizin 101. Yıl kutlamaları sürerken… Ekonomik sorunlar altında bunalan insanlarımız olup bitenleri şaşkınlıkla izliyor ve her gün biraz daha uzaklaşıyor siyasetten. Amaç, gündemi değiştirmekse, başarılmış gibi görünüyor. Cumhuriyetimiz yeni yüzyılında demokrasi ile buluşacak mı, öngörmek kolay değil. Ama artık beklemeye tahammülümüz kalmadı. Kimse güvende hissetmiyor kendini. En korkutucu olansa, gençlerimizin bu ülkeye ilişkin umutlarını tümden yitirmesi… Herkeste müthiş bir umutsuzluk ve içe kapanma var. Oysa çözüm kapanmada değil, açılmada; dünyayla, evrensel değerlerle buluşmada… Topluma öncülük etmesi gereken sanatçıların önemli bir bölümü de aynı karamsarlığı paylaşıyor ne yazık ki. İdeallerinden vazgeçmeyenler var elbette, ama ben genel görünümden söz ediyorum.

Sinemamızın son yıllardaki yapıtları bu tabloyu çok iyi yansıtıyor. Sanatsal kaygılar taşıyan bazı genç yönetmenler aile içi sorunlarla, ya da bireysel dünyalarındaki çıkmazlarla boğuşa dursun, diğerleri ucuz güldürüler ve ‘cin’ filmleriyle para kazanma peşinde. Bu ortamda bir film festivali düzenlemek, seyirciyi nitelikli yapımlarla buluşturmak kolay değil. İzmir Büyükşehir Belediyesi bu zor günlerde İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nin dördüncüsünü düzenleyerek İzmir’in kültürel gelişimine katkıda bulunuyor. Bu yıl da film gösterimlerimizi (tek bir gala gösterimi dışında) ücretsiz gerçekleştirerek dar gelirli toplum kesimlerinin ve gençlerin bu olanaktan yararlanmasını sağlamak istedik.

Aslına bakarsanız, her zaman gösterimlerin ücretli olmasından, sembolik fiyatlarla da olsa bilet satılmasından yanayım.  Çünkü bedava olan bir şeyin değersiz olduğu inancını yıkmak kolay değil. Ama içinde yaşadığımız şu darboğazda sembolik bir bilet ücretinin bile bütçeleri zorlayabileceğini düşününce bu önerimi geri alıyorum. Sinemalarımızda ya da bir platformda gösterime girmiş birkaç iyi filmi programa almakta sakınca görmedim. Çünkü gençlerin ve emeklilerin ekonomik koşullarının bu filmlerle buluşmalarını engellediğini biliyorum. İstiyorum ki, gençlerimiz “Neandria”nın, “Kayıtsız”ın, “Döngü”nün, “Faruk”un, “Mükadderat”ın, “Gülizar”ın, “Bir Gün, 365 Saat”in kahramanları gibi,  baskılara boyun eğmeyen İranlı kadınlar gibi inatçı olsunlar; yaşama sevinçlerini yitirmesinler.

Bu yıl festivali gerçekleştirmekte sinema sektörümüzün katkısı büyük oldu. Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu ve yabancı kültür merkezleri küçük katkılarla da olsa festivalimize destek oldular. Ne yazık ki İzmirli iş çevreleri sanat etkinliklerine destek olmaktan geri duruyor.  Oysa, dünyanın her köşesinde festivallerin paydaşları vardır. Merkezi hükümet, yerel yönetim, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör; bu dört ayağın pekala dayanışma içinde olabileceğine inanıyorum. Siyasi görüşlerimiz farklı olabilir, ama toplumsal gelişme adına el ele vermeyi başarabiliriz. Bu yıl festivalimiz Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ’İzmir Kültür Yolu’ içinde yer almakta sakınca görmedi. Bu sürecin başka paydaşlara da yol göstermesini diliyorum.

Festivallerin bağımsızlığı önemlidir. Ama bunu sağlamanın yolu, festivalin kaynaklarını güvence altına almaktan geçiyor. İzmir Vakfı çatısı altındaki tüm kuruluşların, Ticaret ve Sanayi Odalarının ellerini taşın altına koyması gerekir. Böylelikle, festivaller Belediye Başkanlarının değişmesi ile ikamete uğramaz; süreklilikleri güvence altına alınır. Sayın Cemil Tugay’ın yaklaşımının da bu yönde olması, bu kentin festivallerinin geleceği adına umut verici. 

Hedefimiz, İzmir’in bir taşra kenti olmadığını kanıtlamak; tıpkı İstanbul’da, Antalya’da, Adana’da olduğu gibi salonları doldurmak. Bu hedefte buluşmak istiyorsanız, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Kültür Sanat sayfasından ya da festivalin Instagram hesabı ifmfest’den programı takip edip, dostlarınızla paylaşabilirsiniz. Her yıl festival bittikten sonra ‘haberimiz olmadı’ diyen İzmirlilerle karşılaşıyorum. Bu kısır döngüyü kıralım. Festivalimize sahip çıkalım. Flamingoların kenti İzmir’in dünyada sesini duyurmasına katkı verelim. Festivalde görüşmek dileği ile…