Muğla-Datça’da; İmam Hatip Lisesi’nde biri 35 yıllık Türk dili ve edebiyatı, diğeri 30 yıldır matematikçi iki öğretmen. İmamların okulda derslere girmesine itiraz edince başlarına neler gelmiş neler? Soruşturma geçirmişler. Öğretmenlerin biri Milas’a, diğeri de Bodrum’a sürgün edilmiş, maşlarından kesinti cezasına çarptırılmış (!)

Niye soruşturma geçirmiş Nihat Eren ve Mazlum Ergişi isimli öğretmenler? O soruşturmada neler sorulmuş onlara, ne suçlar isnat edilmiş? Buyrun; Önce şehitlere hakaret ettiler iftirası atılmış öğretmenlere. Örneğin; “Can Yücel’in şiirini neden okudunuz?”, “Attila İlhan şiirini neden övdünüz”, “Selahattin Demirtaş’ın kitabını neden okula getirdiniz?”, “Deniz Gezmiş’ten neden söz ettiniz, övdünüz?” soruları sorulmuş… Aslında öğretmenlerin suçu belli: Kendilerinden ve velilerinden habersiz okulda imamların öğrencilerle görüşmesine izin vermemeleri.

***
CHP Muğla Milletvekili Gizem Özcan da iki öğretmenle ilgili Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi vermiş: “Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında 2021 yılında imzalanan ‘Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum -ÇEDES’ protokolünün yürürlüğe girmesinin ardından ‘manevi danışman’ olarak görevlendirilen imam, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve Kur'an kursu hocaları, MEB okullarındaki öğrencilere ‘değerler eğitimi’ vermeye başlamıştır. Pedagojik açıdan sadece çocukları eğitmek üzere eğitim almış kişilerin çocuklara eğitim vermesi sağlıklıdır. Çocuk eğitimi üzerine uzmanlığı olmayan kişilerin okullarda görevlendirilmesi ve bu kişilerin okullarda çocuklarımıza ders vermesi sadece pedagoji biliminin evrensel ilkelerine değil, laiklik ilkesine de aykırıdır.


ÇEDES uygulanması ile laikliğe ve pedagojiye aykırı, eğitimi dinselleştirme yönündeki faaliyetler giderek artmıştır. Muğla’nın Datça ilçesinde, okulların açılmasının ardından, Datça İmam Hatip Lisesi'nde ÇEDES uygulaması adı altında imamlar, öğretmenlerden habersiz şekilde öğrencilerle görüşmeler yapmak istemiştir. Okulda öğretmenlik yapan 35 yıllık Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni ile 30 yıllık Matematik Öğretmeni duruma itiraz etmiştir. Kendilerinden habersiz öğrencileri ile görüşme yapılmasına izin vermeyeceğini belirten öğretmenler, Anayasal görevlerini yerine getirerek laik ve demokratik eğitimi savundukları için Milas ve Bodrum'a sürgün edilerek cezalandırılmışlardır.


Bu bağlamda; 


1-ÇEDES Protokolü kapsamında MEB okullarındaki öğrencilere ‘değerler eğitimi’ veren imam, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve Kur'an kursu hocalarının pedagojik yeterlilikleri olmadığı halde çocuklarımıza eğitim vermelerini Bakanlığınızın hangi hedefleri ile açıklıyorsunuz? Bu görevliler, 974 bin öğretmeni olan Milli Eğitim Bakanlığı’nın hangi konulardaki eksikliklerini tamamlamaktadır?


2-Pedagojik yeterliliği olmayan kişilerin çocuklarımıza eğitim vermesi Bakanlığınızın çocuklarımızın eğitimine verdiği/vermediği değerin göstergesi değil midir?
3-Datça’dan iki öğretmenin sürgün edilmesinin hukuki gerekçesi nedir? Haklarında hangi gerekçelerle soruşturma açılmış, bu soruşturmalarda ulaşılan sonuç ne olmuştur?
4-Bakanlığınız açısından öğretmenlerin Anayasal görevlerini yerine getirerek laik ve demokratik eğitimi savunmaları bir sürgün gerekçesi midir?


5-Anayasamızın laiklik ilkesi ve Milli Eğitim Temel Kanunu’nun gereğini yerine getirerek ÇEDES projesine ne zaman son vereceksiniz?”

***


Tarikatların ‘Karma Eğitim’ sistemini hedeflediği yıllardır bir gerçek. O tarikatların da sivil toplum kuruluşu olduğunu iddia eden bir Milli Eğitim Bakanımız var. Bakan Yusuf Tekin de ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ni uygulamaya koyuyor. ÇEDES de o model içinde!


Okullar pislik içinde yüzerken; çocuklar aç okula giderken, bakanlık bütçelerinin cemaat ve tarikatlara yedirildiği iddiaları konuşulurken; bütün mesele mevcut sistemi -siyasal İslamcı ideoloji rotasında- medrese sistemine dönüştürmek mi dersiniz? Bilimsel laik eğitimden günbe gün kopuyoruz. Çocuklarımıza yazık etmeyin! Genelkurmay Başkanlığı yapmış  AKP’li vekil Hulusi Akar katıldığı bir programda ne demişti?: “Eğitimin amacı bilgi edinmek değildir. Eğitimin amacı bir Allah korkusu, ilki kuldan utanmaktır.” 
Sayın Milli Eğitim Bakanı bir şey demiş miydi bu hususta; ben bilmiyorum. Cehalet, baskı, sansür, sessizlik, suskunluk…
Neticede; imamlar okullarda, itiraz eden öğretmenler ise sürgünde!