İzmir, tarih boyunca insanları kendine aşık etmeyi başardı. İmparator Marcus Aurelius’un eşi güzel Faustina’dan ünlü yazar Viktor Hugo’ya kadar bir çok önemli karakter, kente hayran oldu

Yazıya kaldığımız yerden devam edelim. İzmir ya da güzel Smyrna, Kutsal Kitap’ın Vahiy bölümünde adı anılan Asya’daki yedi kiliseden birinin bulunduğu şehirdir. Smyrna, tam üç bin yıldan beri iskân gören dünyanın en eski şehirlerinden biridir. Romalılar, Bizans, Osmanlı dahil çok sayıda medeniyete ev sahipliği yapmıştır. İzmir, tüm kültürleri bağrında toplayarak, elden ele geçmiş; Rodos Şövalyeleri ile Cenovalılardan, Selçuklulara; onlardan Timurlenk’e; sonunda da 1425 yılında Osmanlı İmparatorluğu’na doğru önemli bir yolculuk yaşamıştır.

İzmir hep kendisine insanları aşık etmiştir. Tarihçi-Coğrafyacı Strabon, hep İzmir’i övmüştür. Strabon’a göre İzmir dünyanın en güzel şehridir. Yine, MS 178’de, Smyrna bir depremle yerle bir olduktan sonra, binlerce insan ölmüş, İzmirliler büyük yasa bürünmüştür. Ama yine çok güzel kelimeler; bu hep aşk olan, aşkların, aşıkların kentini ayağa kaldırmıştır. Çünkü o dönemin, İzmir’de yaşayan şairi ve ünlü hatip Aristides, dönemin Roma İmparatoru ve aynı zamanda yapıtları günümüze ulaşan Stoacı filozof Marcus Aurelius’a bir mektup yazmıştır. (Marcus Aurelius MS 121'de Roma’da doğmuştur. 161-180 yılları arasında Roma imparatoru olarak görev yapmıştır. ‘Filozof imparator’ unvanıyla anılan, en büyük stoacı düşünürlerden biri olan Aurelius, genç yaşlarda Yunanca ve Latince öğrenmiş, Sofist Atticus ve Fronto’dan dersler almıştır. İmparator, Epiktetos düşüncesinden etkilenmiş ve felsefeye ilgi duymaya başlamıştır. Pers İmparatorluğu ve Germen kabileleriyle yaptığı savaşlar ve Tuna Nehri’ni aşmasıyla bir hükümdar olarak da tüm dünyada tanınmıştır. Beş İyi İmparator’dan sonuncusu olan Aurelius, yaşamını savaşarak geçirse de eşitlik, özgürlük, doğa ve insan kavramlarına derinlemesine kafa yormuştur.)

365433Cd Fe30 45B6 81C8 89569080Abd1

İMPARATORİÇE’NİN İZMİR AŞKI

Aristides, İzmir’i imparatora anlatırken, şehrimizi “Asyanın neşesi, İmparatorluğunuzun süsü”, “Güzelliği dillere destan ve emsal oluşturan şehir” diye nitelemiştir. İşte bu kelimelerin sarıp sarmalayan gücü, Roma İmparatorluğu’nun dikkatini İzmir’e çekmiş, şimdiki Çankaya’da gözlerimizin önünde ışıldayan ve kazıların sürdüğü mücevherimiz agora, 1846 yıl önce yeniden ayağa kaldırılmıştır. İmparator Marcus’un eşi İmparatoriçe Faustina da bir sefer sırasında, büyük deprem öncesinde İzmir’i ziyaret etmiş, şehrimize âşık olmuştur. İmparator Marcus’un Faustina’yı beklenmeyen bir hastalık nedeniyle kollarında kaybedişinin iki sene sonrasında, İzmir’de yukarıda vurguladığımız büyük deprem yaşanmıştır. Güzel Faustina’nın hayran olduğu Smyrna tam bir harabeye dönmüştür. İmparator Marcus’un Aristides’in mektubunu okuduktan sonra, İzmir’e hemen destek verip agorayı yeniden inşa ettirmesinin bir nedeni, belki de çok sevdiği karısı Faustina’nın İzmir’e âşık olmasıdır. Bilge İmparator Marcus’un bu tutumunda, Aristides’in mektubundan etkilenmesi kadar, karısının hatırasına duyduğu saygının etkisi olabilir elbette. İzmirliler de o dönem çok sevdikleri Faustina’ya vefa göstermek ve saygılarını sunmak için agoradaki bir kapı girişine imparatoriçenin portresini yerleştirmişlerdir.

C3475797 52E9 48E6 Bf0B 1F48Ea26B351

SANATA İLHAM KAYNAĞI

Faustina Kapısı, aslında antik dönemde limandan başlayan Faustina Caddesi’nin tam Smyrna Agorası’na ulaştığı noktada bulunmaktadır. İki kemerli anıtsal kapının kuzey kemeri halen ayaktadır. Bu kemerin kilit taşı üzerinde İmparatoriçe Faustina’nın portresi yer alır, bu nedenle kapı günümüzde de bu isimle anılır. O sevgili kadının yüzünün gerçek güzelliğinin yansıdığı bu görüntü, günümüz agorasında hala İzmirlilere hüzünle bakmaktadır. Asırlar öncesinden ulaşan bu hikâyeden bile anlaşılacağı gibi; İzmir edebiyatın, güzelliğin, sanatın, sevginin, ilham kaynağı bir şehirdir. İzmir efsanelerin şehridir.

38C7128A 0B34 47Fe 82F6 E668D9F52E7D

BÜYÜK HİKAYELERİN ŞEHRİ

İzmir seyyahlar tarafından “Doğu limanlarının en güzeli”, “İyonya’nın tacı” ve “Asya’nın süsü” olarak anılmıştır. Edebiyatçılar İzmir’i yazmıştır. Hatta İzmir’e dair yazanlar arasından en büyüğü, romantik gerçekçiliğin kurucusu sayılan, romanları, şiirleri ve tiyatro oyunlarıyla tanınan bir yazardır. Bu büyük yazar; Fransız Victor Hugo’dur. ‘Sefiller’in büyük yazarı, 1829 yılında kaleme aldığı Les Orientales (Doğulular) adlı şiir kitabında, “İzmir bir prensestir” diye başlayan ünlü şiirini yazmıştır. Peki İzmir için şiir yazma ihtiyacı duyan Victor Hugo, hiç İzmir’e gelmiş midir? Hayır. Seyyahların notları, o dönem ‘Petit Paris’ diye anılan İzmir’in yazılanlardan yansıyan güzelliğinden etkilenen Victor Hugo, İzmir’i prenses bir şehir olarak niteleme ilhamını hissetmiş ve bunu ‘Doğulular’ adlı kitabına yansıtmıştır. İzmir, büyük hikayelerin, büyük anlatıların şehridir. Öyle ki günümüzde de dünya edebiyatını hala bu hikayeleriyle etkilemeyi sürdürmektedir. Örneğin 1600’lü yılların başlarında İzmir’den çıkarak, yüzbinlerce Yahudi’yi peşinden sürükleyen Sabetay Sevi’nin hikayesi, geçtiğimiz yakın yıllarda yayımlanan Âmin Maloouf’un nefis romanı “Yüzüncü Ad” için ilham kaynağı olmuştur.

5D6C0Dd7 9499 470F Ac39 94Bad3Bc8B53

YÜZÜNCÜ ADIN PEŞİNDE

Roman 1666 yılının hemen öncesindeki dönemi aktarır.  Gizemli bir kitabın peşinde kıtalar, kentler, denizler aşan yolculuklar insanı içine çeker... Roman kahramanı Baldassare Embiaco Tanrı'nın gizli (yüzüncü) adının peşine düşerken, arayışında kendini ve aşkı bulur.

Baldassare Embiaco, Doğu’da yaşayan son Cenevizlilerdendir. Yaşadığı yer olan Lübnan’ın Cübeyl kentinden kaybettiği bir kitap için heyecanla yollara düşer. Çünkü İncil’e göre yapılan yorumlarda 1666 yılında dünyanın sonu gelecektir. Bu sonu engellemek için ‘yüzüncü ad’ın ne olduğunun öğrenilmesi gerekir. Baldasarre bu yolculukta, İstanbul’dan Londra’ya, Ege Adaları’ndan Ceneviz’e, İzmir’den Konya’ya, Amsterdam’dan Lizbon’a kadar iz süren bir serüven yaşayacaktır. Bu serüven içinde en etkileyici satırlar İzmir’de Sabetay Sevi ayaklanmasına tanıklığıdır. Sonrasında büyük Londra yangınını, Hollanda/İngiltere savaşını, Konya’da ise veba salgınını yaşar. Afrikalı Leo’dan Semerkant’a, Tanios Kayası’ndan Doğu’nun Limanları’na uzanan romanlarının yanısıra çeşitli deneme/inceleme kitaplarına da imza atan yazar Âmin Malooluf İzmir’e davet edilse, güzel İzmir’i belki de bize bizden daha iyi anlatacaktır. Çünkü Lübnan’da doğan Maalouf, ailesinin sahip olduğu birbirinden farklı, renkli etnik ve dini kökenler nedeniyle, Akdeniz’i hepimize çok çok iyi anlatmıştır. Romanlarında Adana ve Tarsus’un da geçtiği Maalouf’un İzmir’e ilgisi boşuna değildir. Belki bir gün odağında tek başına İzmir olan bir roman yazacaktır.

F89E173C 77A5 4Def B9Bf 7A2A1Cf995Af

Smyrna Antik Kenti’nin agorası Büyük İskender’den sonra MÖ 4’üncü yüzyılın sonunda kurulmuş. Agora, günümüzde de İzmir tarihi kent merkezinin kalbindedir. Smyrna Agorası, dünyada kent merkezinde bulunan en büyük agoralardan biri olarak biliniyor. Agora aynı zamanda dünyanın en zengin grafiti koleksiyonunun yer aldığı sivil bazilikası ile Roma dünyasının eşsiz bir tanığı durumundadır. Agora’daki kazılar ilk olarak 1933 yılında başlamıştır. Smyrna Agorası’ndaki arkeolejik kazırlar 2007 yılından beri T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı izni ve İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi adına değerli bilim insanı Doç. Dr. Akın Ersoy’un başkanlığında bir ekip tarafından yürütülmektedir.

NOT: ‘Edebiyatın güzel İzmir’i’ başlıklı yazımız devam edecektir.