"Aslında hepimiz öldük. Kimimiz enkazın altında kimimiz üstünde..."

"Asrın Felâketi"
adım adım bir ayına yaklaşıyor; bugün 27.gün!
Bölgede hala çadır, su ve tuvalet sorunu var.
Hatay'da içme suyu yok içme suyu!
Şehirler kaldırılan enkazın toz bulutuyla kaplı.
Beton tabutlarda can verenlerin sayısı gün be gün artıyor.
(Dünyanın saygın bilim dergilerinden Nature’de yer alan bir makaleye göre,
ABD Jeoloji  Araştırmaları Kurumu-USGS
“Türkiye’de binaların  depremlere karşı savunmasız olduğunu” öne sürüyor.
Buradaki nüfusun genellikle 2-3 katlı, tuğla duvarlı yığma binalarda oturduğunu belirten USGS, bu malzemelerin esneme kabiliyetinin çok düşük olduğunu, depremin ürettiği sarsıntılara dayanamadıklarını için yıkıldığını iddia ediyor. Ancak yüksek betonarme binaların da aynı sona uğraması, inşaat standartlarının sorgulanmasını da gündeme taşıyor.)
Maalesef ülkemizde inşaat sektörü nitelikle değil, nicelikle meşgul.
Hep kâr gözetiyor,
görsel cazibeyi tercih ediyor.
Depremlerde bu yüzden kayıplarımız çok!
Bakın, İngiliz Financial Times gazetesi de, Hatay-Antakya’daki “cennetten köşe” diye pazarlanan, depremde de yıkılan Rönesans Rezidans’ı sayfalarına taşıdı.
Gazete, bina için inşaat sistemindeki “çürümenin simgesi” yorumunu yaptı.

xxxx

Hükümet statlardaki “Hükümet İstifa” sloganlarının ardından bir çare buldu;
maçları şifresiz yayınlayıp o tribünü dolduranları eve taşımak!
Her gün yeni bir skandalla karşılaşıyoruz.
İşte asrı aşmış ömrüyle Kızılay’da yaşananlar…
Bağışlarla üretilen Çadırları satan, gıda ve ikinci el eşya satan bir yardım örgütü(!)
“İstifa” sözcüğünden habersiz onun pişkin yöneticileri.
Başkanı, kurumun 11 şirketinde daha yönetim kurulu başkanı Kızılay!
Bir aile şirketine dönüşmüş, holdingleşmiş Kızılay!
Yer yerinde oynuyor ama kimse istifa etmiyor…

xxxx

Devlet Bahçeli’den depremzede vatandaşlara:
“Sessizlik olacak!
Hepsini dağıtın gitsin.
İndirin şunları.
Hadi Bakalım...” 
Elbistan’da böyle azarlanmıştı öfkeli vatandaşlar.
O vatandaşların bir beklentisiydi Elbistan’ın il olma müjdesi oysa!
Tepki çekmişti bu sözler, protestolar sesleri yükselmişti.
MHP Genel Başkanı daha önce, “Bu büyük felâket mucizelerle anlam kılınmış, içinde sır olan bir olay gibi geliyor bana” demişti…

xxxx

İhmaller, suiistimaller, liyâkatsızlıklar, beceriksizlikler…
Terkedilen akıl, bilim, sistem ve plânlama…
Neticede;
müteahhitlerine dolarla garanti verilen otoyol, köprü ve tünellerin inşa edildiği  
ülkemizin beşte birini enkaz altında bırakan deprem!
Ve boyutu çok büyük acı, öfke; tarifsiz.
Yaraları sarmak güç!
Yıllarca sürecek etkileri kuşkusuz…
Helâllik isteniyor, sadaka dağıtılıyor bir yandan... 
Kayıplarımıza, ekranlarda “çadır verin”, “su istiyoruz” diye feryat eden depremzedelere, kederleniyoruz, yanıyoruz.
Elbette dayanışmanın unutulmaz örnekleri de veriliyor…

xxxx

Yazıyı;
tv dizisi “Yargı’’nın başarılı oyuncusu Uğur Arslan’la bitirelim.
Hataylı oyuncu; depremde ağabeyi, yengesi ve yeğenlerini kaybetti.
Uğur Arslan sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, bölgedeki kira artışına ve yağmalamaya tepki gösterdi;
“Kiraları artıran, gıdaları yağmalayan, borsada betondan demirden medet uman yüreği karalar!
Yeter!
Cenazelerimizin üzerinde tepinmeyin artık.
Kimin ne kadar yardım ettiğini kalın puntolarla çizip, kalbimizi kırmayın artık.
Sadece yardım edin.
Ama lütfen sessizce…”