Sözcü’den Özgür Cebe’nin haberi; “Milli Eğitim Bakanlığı her yıl yeni eğitim ve öğretim yılında çocukların günlük alması gereken protein ve vitamin ihtiyacının karşılanması için kişi başı iaşe bedeli hesaplayarak milli eğitim müdürlüklerine çocukların yemek ihtiyacının karşılanması için ödenek gönderiyor.

Bazı ilçe milli eğitim müdürlüklerinin yemek işini öğretmenevleri aracılığıyla, bazılarının da mesleki teknik liselerin mutfağında kalite standartları dışında eksik gramajla yaptıkları öğrenildi (...)
Dicle Milli Eğitim Müdürlüğü, genelgeye rağmen öğrenci başı 0,05 gram et ile yemeği öğretmenevinde hijyen kuralları hiçe sayılarak, sağlıksız ortamlarda kalite standardı dışında yetersiz malzemeyle yaptığı bildirildi. Kuru fasulye ve nohut yemeği diye çocuklara yedirilen yemeğin içinde et ve kuru bakliyatın olmadığı bu görüntüler yürek burktu.Çocuklara etli sulu yemek diye hiçbir besin ve vitamin değeri içermeyen salçalı su yedirildiği gözlendi. Yoğurtlu cacık diye verilen yoğurt oranı düşük, su oranı yüksek ayranın içinde salatalık olması gerekirken, birkaç nane yaprağı olması da gözlerden kaçmadı. Bakanlık şartnamesine göre, kullanılmasına gereken etin 6’da 1’inin, kuru bakliyatın da 3’te 1’inin kullanılarak çocukların aç bırakıldığı öğrenildi. Ödeneğin yüzde 40’ının kasada biriktirilip öğretmenevinin tefrişat işlerine harcanması kurum içinde rahatsızlık yarattı. Vicdanları sızlatan olayla ilgili Dicle Öğretmenevi'nde 2023-2024 eğitim ve öğretim döneminde Gıda Mühendisi olarak çalışan bir kişi de CİMER’e şikâyette bulundu.
Gıda Mühendisi, çocukların hak edişlerinin başka işlerde kullanılmasına ve çocukların proteinsiz bırakılmasına karşı çıktığı için iş akdinin feshedildiğini belirterek, “Geceleri beni uyutmayan, vicdan azabı yaşadığım bu olayla ilgili çalıştığım dönemde defalarca Öğretmenevi Müdürü Osman Özkan’ı uyardım. Buna rağmen öğrencilere düşük proteinli vitamin değerinin altında yemekler yedirildi. İnceleme yapıldığı taktirde açıkça görülecektir ki kullanılan malzemeler asla çocukların ihtiyaç duyduğu enerjiye sahip değildir. Günlük kişi başına düşen et miktarının çok altında çocuklara etli yemek verildiği kesilen et faturalarından anlaşılacaktır. Yemeklerin uygun olmayan ekipmanlarla gönderimi sağlanmaktadır. Sağlık açısından uygun olmayan kova ve plastik kaplarda yoğurtlar gönderilmektedir. Ay sonu geldiğinde okuldaki yemek yiyen öğrenci sayısı değil, önceden belirlenmiş kişi sayısı hak edişe yazılıyordu. Bu husus satın alınan ekmek sayısı ile hak edişe yazılan rakamın incelenmesiyle görülebilir. Ay sonunda Öğretmenevi Müdürü Osman Özkan tarafından okul müdürleri aranarak yemek sayılarının neden az yazıldığı ile ilgili hesap soruluyor. Daha önce kurumla iş yapan esnafların ödenekleri aylarca bekletilip, yakın gördükleri esnaflarla iş yaparak piyasa araştırması yapılmadan bu kişilere haksız menfaat sağlanıyor. ‘İlçeyi ben yönetiyorum, istediğimi yaparım’ özgüveniyle Osman Özkan’ın bu usulsüzlüklere karşı çıktığım için kurumdan tasfiye edildim. ‘Diyetisyen getireceğiz’ denilerek işime son verildi. Çocuklara yapılan yemek zulmünü görüp bu duruma sessiz kalmak, onların işlediği suça ortak olmak anlamına gelmektedir. Öğrencilerin yemeğinin çalınması bir gıda mühendisi olarak bende ağır travma etkisi yarattı.  Çocukların boğazından geçecek olan bir lokmaya göz dikilen bu usulsüzlüklerin önüne geçilmesini istiyorum. “dedi. Şimdi gözler Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı'nın bu olayla ilgili idari yönden başlatılması beklenen soruşturmasına çevrildi.
 
xxxx
 
Bir günde 26 milyon TL harcayan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi yani Saray. Eğitime yok, saraya çok!
Sucuk partisi yapan Ankaradakiler! AKP’li vekiller. Aralarında Spor Bakanımız da var. Yokluktan, çaresizlikten habersiz zevki sefa yolunda iktidar vekilleri! O sofrada da “Eğitimin amacı bilgi edinmek değildir. Amacı; bir Allah korkusu, iki kuldan utanmaktır “ buyurmuş Kayserili vekil Hulusi Akar!
Bir yanda üç kuruşa geçinmeye çalışan işçi, emekli. Akşamı gözleyip pazarda tezgah altlarındaki döküntüleri, çürükleri toplayanlar!
Bir yanda her gün tv’lerde “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” diyen Milli Eğittim Bakanı.
Bir yanda da o modelde okula aç gidip gelen öğrenciler,  Diyarbakır-Dicle’de de gariban öğrencinin lokmasına göz dikenler!
“Yiyin efendiler yiyin/ Bu han-i istiha(sofra) sizin/ Doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin…”(Han-ı Yağma, Tevfik Fikret)