Öyle bir memlekette yaşıyoruz ki,  bir anlamda "futbol ülkesi" yiz..

Ancak dikkat etmişsinizdir "futbol ülkesi"ni tırnak içinde yazdım. 

Çünkü biz, "çene suyu çorba"da "futbol ülkesi"yiz, sahada değil.

Durum böyle olunca da kimse takımına bakmaz, hep hakem konuşulur.

Sürekli komplo teorileri üretilir.

Hunharca transferler yapılır.

Ne var ki, Avrupa'ya çıkılınca boyalar akar, defolar ortaya çıkar.

Hemen her takımın hakemden şikayetçi olduğu futbolumuzda bu kısır döngünden uzak kalmaya gayret ediyorum.

Ancak gün geliyor bu tartışmaya girmeden edemiyorsunuz.

Çünkü yanlış bilmiyorsam 55 yıl sonra bu ülkede bir derbiyi yabancı hakem yönetti.

Sloven hakem Slavko Vincic.

Derbi için çok şeyler yazıldı ama tek bir gerçek vardı, o da pazartesi gecesi hatasıyla sevabıyla sahada bir hakem olduğuydu.

Burada Türk futbolu adına en acı noktalardan biri ne biliyor musunuz?

1959 yılında kurulan ligimizde bir derbi maçı yönetmesi için 1993'te kurulan bir ülkeden hakem getirmemizdir.

Ne yazık artık bir eşiği geçtik ve bundan sonra yabancı hakemlere alışacağız.

Elbette ben bundan kendi payıma yeterince utanıyorum.

Peki hakemlerimiz bu durumda bir nebze olsun rahatsız olmadılar mı?

Olmamışlardır!

Neden mi?

Mesela kumarhanede görüntülen hakem İtalyan mıydı?

Hakemliğe ayırdığı vakitten fazlasını sosyal medyada kendisine sallayanları mahkemeye vermek için harcayan hakemler İspanyol muydu?

FIFA kokartını taktıktan bir hafta sonra kendi ülkesinde kızağa çekilen hakem Alman mıydı?

MHK'nın "prensi" olarak gösterilen ancak daha UEFA'nın ilk testini koşamayan genç hakem İngiliz miydi?

Ülkenin en iyi hakemi olarak gösterilen ancak savaş çıkan maçı tatil etme cesareti gösteremeyen hakem Hollandalı mıydı?

Bunun gibi daha o kadar çok soru sorabilirim ki..

Hakemlik saha içinde kuralları uygulama ve yorumlama işidir elbette.

Ancak şu bir gerçek ki, hakemlik yönetmekten önce sahada "duruş" sergilemektir.

Biliyorsunuz, artık haftada 7 gün maç oynanıyor. 

Allah aşkına söyleyin, yapılan hataları bir kenara bıraksak bile elit ligler ve Avrupa kupalarında izlediğimiz hakemlerle, bizimkilerin sahadaki duruşları aynı mı?

Şimdi bazılarınız hakemlerimizin baskı altında maçlara çıktıklarından falan söz edebilir.

Peki bu tezi bir ya da birkaç hakemin ağzından duyanınız var?

Ben daha ortaya çıkıp, duruma tepki koyan hakem de görmedim.

Kaldı ki, kardeşim bu ülkede sadece hakemler mi baskı altında?

Stres bizim ülkemizde bir yaşam biçimi değil mi?

Geçen gün TFF başkanını izledim. Dediğine göre işler düzelecekmiş!

Ancak ben bu konuda başkanın ortaya koyduğu bir argüman görmedim. 

Zaten programla ilgili yorumlara baktığımda kimsenin tatmin olmadığı da ortada.

TFF başkanına, MHK başkanına, hatta kendi kulüp başkanına güvenilmeyen bir ülke hiçbir zaman gerçek bir Futbol Ülkesi olamaz. Ancak tırnak içinde "futbol ülkesi" olur..