2021’in ilk yazısı ve ilk Can Dostlar sayfası bu defa tam da yılın ilk gününe denk geldi. 1 Ocak 2021 itibarıyla bu yılı güzelliklerle, iyi niyetlerle, gerçekleştirebileceğimiz hayallerle açalım istiyorum.
Geçtiğimiz hafta İsveçli bilim insanlarının yaptığı bir çalışmadan söz etmiştim. Özet geçmek gerekirse; yeni yıla girerken bir isteği, hedefi, sözü ifade etme biçimimizin onu gerçekleştirme şansımızı artırdığını ortaya koyan bir araştırmaydı bu. Yazıyı okuyan bir arkadaşım “Keşke bu kadar kolay olabilse…” dedi.
Aslında onu bir yerde haklı; bir yerde de haksız buldum.
***
Elbette bir sözü ifade ediş biçimimiz, gerçekleştirmek istediklerimizi başarmak için tek başına asla yeterli değil. Bu anlamda arkadaşıma sonuna kadar hak veriyorum. Ancak bilim insanları da ifade biçimimizin, başarı şansımızı yaklaşık yüzde 10 artıracağını söylüyor. Yani doğru ifadeyle hedef belirlemek, kendimize sözler vermek başarılı sonuç almanın garantisi değil.
Sadece “ben bu yıl şunu şunu yapmaya başlayacağım” demekle iş bitmiyor. Yapmayı gerçekten istemek, yapacağına gerçekten inanmak, en ufak bir engelde hemen geri adım atmayacak kararlılıkta olabilmek de lazım.
Bence ifadenin gücü aslında iradenin gücü kavramının sadece küçük bir parçası…
“Yapacağım” dediğin şeyi yapmak veya yapmamak sana kalmış.
Bardağın dolu tarafını görmek veya boş tarafına odaklanmak sana kalmış.
Bahanelere sığınıp pes etmek veya onların birer bahane olduklarını kabul edip yola devam etmek sana kalmış.
Bir problem karşısında çözüme odaklanmak veya problemde takılıp kalmak sana kalmış.
Pozitif düşüncenin ve ifadenin gücünü kendini motive etmek için kullanmak veya kullanmamak sana kalmış.
Yani diyeceğim o ki, iş insanda, yani sende bende bitiyor.
İnsan olağanüstü bir makine; biz kendi düşüncelerimize, davranışlarımıza, tepkilerimize, bakış açımıza hükmedebildiğimizde makine de tıkır tıkır çalışıyor.
***
Biliyorum; söylemesi kolay, uygulaması zor şeylerden bahsediyorum…
Bazen dış etkenler, zorlayıcı şartlar, bizim kontrolümüzde olmayan beklenmedik aksilikler dengemizi alt üst edebiliyor. Burada önemli olan çabuk toparlanmak, o ilk panik anını atlattıktan sonra kendimizi motive edebilmek.
Hayat bizim planlarımıza göre gitmese de; bence biz, irademizin gücüyle yolumuza çıkabilecek zorluklar karşısında hemen yeni bir plana geçiş yaparak rotadan şaşmamayı başarabiliriz.
2021 hepimiz için istediklerimizin sözde kalmayıp, hayata geçtiği bir yıl olsun.
***
Yılın ilk mucizesi: Yadigâr
Yeni yıla umutla girelim, demiştim ya? Barınakta ölümün eşiğine kadar gelip de ona uzanan merhametli eller sayesinde yeniden yaşama dönen bir canın hikâyesinden daha umut verici, ne olabilir ki?
Yılın ilk mucize haberi Seferihisar’dan geldi. SEHAYDER Başkanı Fevziye Özkan’ın gönderdiği fotoğraflara bakarken gözlerimin yaşarmasına engel olamadım. Sevginin, ilginin, iyi bakmanın neleri değiştirebileceğine bir kez daha tanık oldum.
Yadigâr, bir Kangal kırması. Ama Kangal denilince aklınıza öyle dev gibi bir can gelmesin. Zarif, naif bir dişi köpek o.
Maalesef yolu barınağa düşen binlerce sahipsiz köpekten sadece bir tanesi… Güçlü ve baskın köpeklerin arasında kendini savunamadığı için hastalanan ve ölmek üzereyken bulunan Yadigar’ın 3 aylık serüvenini Fevziye Özkan şöyle anlattı:
ÜÇ AYDA TOPARLADI
“Biz SEHAYDER dernek üyeleri ve gönüllüleri olarak çok uzun yıllardır, haftanın iki günü Seferihisar Bakımevi’nde sahada çalışıyoruz. Her gittiğimizde iyi şeyler olduğu gibi çok ıstıraplı görüntülere de tanık oluyoruz. Yadigâr adını verdiğimiz can dostumuz da bunlardan sadece bir tanesi.
3 ay önce her zaman yaptığımız gibi takviye besleme faaliyetlerini bitirdikten sonra yeni terk edilmişler var mı, yuvalandırabileceklerimiz var mı, hasta olan var mı diye bakmak için köpeklerin kaldığı bölmelere gittik. Ve yerden kalmakta zorlanan çok zayıflamış ve büyük ırkların üzerine basarak geçtiği bir köpeğe denk geldik.
Barınakta kısırlaştırılmıştı ancak iyi beslenememiş ve diğer köpeklerle başa çıkamamıştı. Barınak şartlarında zaten bir hafta 10 gün iyi beslenemeyen canların bağışıklık sistemleri çöküyor maalesef.
Hemen onu bir el arabasına koyarak bakımevinin kliniğine, veteriner hekimlere gösterdik. Orada ilk müdahalesi yapıldı, serumu bağlandı. Gıdasız ve susuz kaldığı için bu hale gelmiş. Sonrasında hasta bölümüne alındı fakat o bölüm çok kalabalık olduğu için, burada birkaç köpekle bir arada kalmak zorundaydı. Biz de Yadigar’ın bu şartlarda tedavi olmayacağını anlayarak, onu özel kliniğe kaldırdık. Burada tüm testleri yapıldı. Herhangi bir ciddi hastalığı olmadığı belirlendi ki, bu bizi çok sevindirdi.
Kalabalık ortamda baskın köpeklerin arasında iyi beslenemediği kesin olarak anlaşıldı.
Sonra biz onu işbirliği içinde olduğumuz Dost Yuva adlı bir köpek oteline yerleştirdik. Orada kendine ait bir odası, mama ve su tası oldu. Düzenli özel veteriner hekim kontrolü başladı.
Ben onu ilk bulduğumuzda ‘eğer bu çocuk ayağa kalkarsa bizim barınağımızın Yadigâr’ı olsun’ diyerek koymuştum adını. Öyle de oldu. Yadigâr’ın da gayreti ve iyi bir bakımla, bu canımız 3 ayda inanılmaz derecede iyileşti. Çok neşeli, çok sosyal, çok oyuncu bir kız çıktı ortaya.”
CANLAR GÖZDEN KAÇMASIN
Bu arada Yadigâr’ın hikayesi, önemli bir soruna da dikkat çekmesi bakımından önemli. Fevziye Özkan, “Barınağımızda 250-300 civarında köpek var ama eleman azlığından dolayı bazen hasta canlar gözden kaçabiliyor. Biz burada hayvanların ne durumda olduklarının tespitinin bakıcı elemanlara bırakılmaması taraftarıyız. Veteriner hekimlerin, tıpkı bir hastanede olduğu gibi her sabah vizite yapması, hasta veya yaralı olanları hemen kliniğe kaldırması gerekiyor. Veteriner hekimlerden beklentimiz bu yönde” diyor.
Ben de ona sonuna kadar katılıyorum. Birazcık dikkatle Yadigâr belki çok daha erken fark edilebilirdi, ya da tam tersine SEHAYDER’in de gözünden kaçabilir ve canından olabilirdi.
HAYDİ ONA YUVA BULALIM
Yadigar yaklaşık 2-2.5 yaşında, dişi, kısırlaştırılmış, çok iyi koruma köpeği olabilecek bir can. Şimdi SEHAYDER gönüllülerinin tek arzusu onu çok sevecek bir aileye, sıcak bir yuvaya kavuşturmak.
İnsanlarla, çocuklarla, köpeklere, kedilerle arası çok iyi. Çok sağlıklı bir can.
Özkan, “Bahçeli bir evde çok mutlu olabileceğine ve ailesini de mutlu edeceğine inanıyoruz. Sahiplenmeyi düşünenler 0532 431 97 80 veya 0505 816 37 71 numaralı telefonlardan bizimle iletişime geçebilirler” dedi.
Haydi, hep birlikte Yadigâr’ın yeni yuvasını bulalım.
***
Atlas Pet’ten HAYTAP’a destek
Pandemi döneminde sokak hayvanlarına destek vermek isteyen İstanbullu Atlas Pet firması HAYTAP’a mama bağışında bulundu.
HAYTAP İzmir Temsilcisi Esin Önder, bu yardım işbirliğinin kendileri için çok değerli olduğunu belirterek, “Atlas Pet Prochoice Pet Food bir İstanbul firması. Pandemi döneminde HAYTAP’a (Hayvan Hakları Federasyonu) mama yardımı yapmak istediler. Çok mutlu olduk. 2 ton kedi-köpek mamasını 400 civarında köpek bakan, ayrıca sokak beslemesi yapan Çandarlı Bakımevi Canları ve Bergama ilçesinde çok can bakan Bergama Hayvanları Koruma ve Yaşatma Derneği’ne devrettik.
Dikili Belediye Başkanımız Adil Kırgöz’den nakil yardımı isteyip, iki aracı Gaziemir Fuar’da buluşturduk.
Canlar Atlas Pet’in güzel mamalarıyla doydular. Çok teşekkür ediyor, tüm mama firmalarına örnek olmasını diliyoruz” dedi.
***
Kırmızı Liste alarm veriyor!
Gün geçmiyor ki, insan kaynaklı nedenlerle dünya üzerindeki yeni bir canlı türünün nesli tehlikeye girmesin. Son olarak Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN) tarafından güncellenen “Kırmızı Liste” analizine göre; bazı köpek balığı, vatoz ve balık türlerini de içeren toplamda 316 deniz canlısının daha yok olma tehdidi altında olduğu belirlendi.
Analizde, dört farklı çekiç başlı köpekbalığı, melek köpekbalığı türlerinin Kritik Olarak Tehlike Altında kategorisinde yer aldığı görüldü.
“Kırmızı Liste” analizinde nesli tükenme tehdidi altındaki türlerin birçoğunun aşırı ve bilinçsiz avlamanın doğrudan bir sonucu olduğu da kaydedildi.
GERÇEK RAKAMLAR BİLİNMİYOR
TRAFFIC kuruluşunun da daha önce yayımladığı raporlar, küresel köpekbalığı eti ticaretinin aslında artış eğiliminde olduğunu ancak veri eksikliği nedeniyle gerçek rakamların bilinmediğini ortaya koymuştu. TRAFFIC Balıkçılık Üst Düzey Danışmanı ve IUCN Köpekbalığı Uzman Grubu Başkan Yardımcısı Glenn Sant, “Dışarıdan bakıldığında, köpekbalığı avcılığının istikrarlı gittiği ve her şeyin yolunda olduğu gibi dair yanlış bir izlenim veriliyor, ancak gerçekte türlerin seri olarak tükenmesi maskeleniyor olabilir. Balıkçılıkta daha iyi ve şeffaf veri toplama ve raporlama yapılmalı” dedi.
***
Sosyal Medyadan İnciler
Bu hafta sosyal medyayı tararken WWF-Türkiye’nin (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Twitter’dan paylaştığı harika bir söze denk geldim. WWF-Türkiye “Doğanın gizli kalmış detayları da, gözümüzün hemen önündeki güzellikleri de saymakla bitmez” mesajını ekleyerek, takipçileriyle ünlü belgeselci, yayıncı ve natüralist David Attenborough’un şu harika sözünü paylaşmış:
“Bana öyle geliyor ki, görsel güzelliğin ve entelektüel ilginin en büyük kaynağı doğa. Hayatı mümkün ve yaşamaya değer kılan büyük kaynak.”
***
Kimi takip etsek?
Kaplanları sever misiniz?
Ya maymunları?
Eğer her iki soruya da yanıtınız evetse bu haftaki takip önerimi açıklıyorum: mokshabybee_tigers
286 bin takipçisi olan mokshabybee_tigers, Instagram’ın bence en renkli hesaplarından bir tanesi.
Bu muhteşem hayvanları bir yandan gelecek nesiller için koruma çalışmaları yaparken bir yandan da insanlarda farkındalık yaratmak için bu hesabı kuran Moksha Bybee harika videolar ve fotoğraflar paylaşıyor.
***
Haftanın Karesi
Şimdi siz bu fotoğrafı görünce, ata bir şey oldu zannedebilirsiniz ama aslında hiç de öyle değil. Yerde yatan arkadaşın adı Violet. Violet sahibi ona ceket giydirdiği için sinirlenmiş. O yüzden yere yatıp ölü taklidi yapıyor. Sahibi bu fotoğrafı Twitter’dan tüm dünyayla paylaşırken şu notu da düşmüş: “Hayvanlar gerçek birer çocuk gibi, kanıtı da işte bu fotoğraf!”
Fotoğraf: @BiologyCarly/Twitter