Birçoğumuzun aksine yalnızlıktan beslendiğini söylüyor Nilüfer Açıkalın. Sanatçı, "Benim huzur ve dinginlik formülüm yalnızlık. Aklımı sakinleştirebilmemin yolu çalışmaktır" diyor.

Kısa sürede ikinci baskısını yapan yeni öykü kitabında sevgi, ilgi ve başarıya aç yalnız bireylerin ruh dünyasına eğilen Nilüfer Açıkalın, "Hayat çok kesin çizgiler çizdirmez bize. Şaşırmaya açık bir insanım. İyiliğe de kötülüğe de cesaretle karşı koyabilirim. Hayatta beni etkileyen en önemli şey samimiyet" diyor...

Nilüfer Açıkalın, tiyatro ve sinemanın sanat dünyamıza armağan ettiği isimlerdendir. Sanatçı, 1988 yılında ünlü yönetmen Başar Sabuncu'nun Vasıf Öngören'in aynı adlı tiyatro oyunundan sinemaya uyarladığı ve başrolünde Şener Şen'in görev aldığı  "Zengin Mutfağı" ile sinemaya adım atmışdı. Sanatçı, aradan geçen 37 yılda, kırktan fazla uzun metrajlı film ve dizide oynadı. Özellikle Ferzan Özpetek, Zeki Demirkubuz, Orhan Oğuz, Zeki Ökten, Süreyya Duru ve Çağan Irmak gibi önemli yönetmenlerin yönettiği yapımlarda yer aldı.

Cahide Sonku Müzikali'nde, İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun sahnelediği Luigi Pirandello'nun "Altı Kişi Yazarını Arıyor",  "Buruk Ezgi", "Derin Bir Soluk Al" ve "Üç Kadın Bir Çapkın" gibi tiyatro oyunları ile sahneye çıktı.

2014 ve 2015 yıllarında müzik alanında da verimli çalışmalar yaptı ve müzik albümlerine imza attı.

HAYATIN İÇİNDEN ÖYKÜLER

Kendi ifadesiyle yazarlığı oyunculuğundan daha eski olan Nilüfer Açıkalın, edebiyat alanında da uzun yıllardır verimli ve istikrarlı çizgisini koruyor. Küçük yaşlardan itibaren öyküler yazdığını ifade eden sanatçı, İlk kitabı Bıçak Sırtı'nı 1999 yılında yayımladı. Bir yıl sonra ikinci kitabı Çocuk Oyuncağı Değil raflarda yerini aldı. Çeyrek yüzyılı aşkın süri içinde Saklı Safkan, İyiler Yalnız Gezer, Yıkık Aşklar Diyarı, Çatlak Zamanlar, Yoldan Çıkmış Öyküler, Çıldırtan Öyküler, Çakır Zamanlar, Hüzün Süpürgem ve Dimdik Ayakta Her An Tetikte adlı öykü kitaplarını yayımladı. Açıkalın'ın tek romanı, 2014 yılında yayımlanan Karanlıkta Çok Güzelim idi.  

Geçtiğimiz ekim ayında yayımladığı ve öykü kitabına adını veren Beklediğim Odalarda adlı öyküsünde, yazarlığın, okurlar tarafından pek de bilinmeyen meşakkatli ve alabildiğine umut kırıcı yönünü, kitabının yayımlanmasını bekleyen bir yazarın haleti ruhiyesini işledi.

Kısa sürede ikinci baskıyı yapan Beklediğim Odalarda adlı yeni kitabındaki, Sufi'den "İsteyerek fırtınaların yolunda dururum tüm ölü yapraklarım savrulup yok olsun diye" alıntısıyla başlayan öyküsünün şu dizeleri, o zorlu yolculuğun ruh halini çok güzel yansıtır:

"Oyun oyna benimle hayat. Hadi biraz daha oyun oyna benimle.

İşte kırmızı defterler, boş kalem içleri. Kime ne anlatacağımı bilememekten, kendimi kendime anlattıklarımı dinleyen defterler. Bir başıboşluğu, bir çaresizliği, bir çıkışsızlığı anlatan ama yine de isyanımı gizleyemeyen defterler.

Ayna yaşlanıyor. Aynayı değiştiremezsin. Değiştiremem.

Merhaba pahalı gıcır defter."

Naif, duru ama yer yer insanın içine işleyen üslubu, merkezinde mutsuzluğun kıyısında en küçük bir darbe ile yıkılmaya hazırmış gibi kahramanlarıyla dikkat çeken, öykülerinde bize mutluluğun aslında yanı başımızda durduğunu hatırlatan yazarımızla, öykülerinden yansıyan hayatı konuştuk...

Bir söyleşinizde “öykücülüğüm oyunculuğumdan eskidir” dediniz. Bob Dylan, Leonard Cohen gibi sanatçılar, edebi alanda da başarılıdırlar ama müzisyen olarak anılırlar. Öncelikle hangi uğraşla anılmak istersiniz?

Doğrusunu isterseniz pek bir şey fark etmez. Nihayetinde lafa söze diğil başarılara, işe bakılır. Bu konuda ne söylesem boş. Leonard Cohen’in sesine de bayılıyorum şiirlerine de. Ferhan Şensoy’un oyunlarına da bayılıyorum kitaplarına da. Yazar veya oyuncu nasıl anılırsam anılayım iyi bir insan olarak anılmanın yanında pek fazla bir şey ifade etmiyor.

Nilüfer Açıkalın(1)

İNSANLARI AYRIMSIZ SEVECEKSİN

Balkan göçmeni bir aileden geliyorsunuz. Balkan kökenli olmanın belirgin özellikleri var mı?

Babam altı aylıkken Üsküp’den İstanbul’a göçmüş. Annem İstanbul’da doğmuş. Dolayısıyla ben İstanbul çocuğu sayılırım. Ama Balkan göçmeni olmanın sıcacık, tatlı, güven veren bir yanı var. Dürüstlük, dobralık, İçtenlik, samimiyet, sevgi, saygı bunlar elbette bütün ailelerde ya da çoğu ailede görebileceğimiz şeyler. Ben Balkan kökenli olduğum için bunları elbette kökenime bağlıyorum.

En karakteristik özellikleri nedir Balkan kökenlilerin?

Örneği kız çocuklarına karşı aşırı korumacı yaklaşan bir anlayışa sahiplerdir. Edep, adap ve namus kırmızı çizgileridir. Gelenekler, değerler dünYamızda yerini almış bayram sofraları, iftar sofraları, sahurlar, mevlütler, kız istemeler, gelin görmeler, gelin görüldüğünde gelini aynı gün içinde beş tane kıyafet giydirmeler bunlar eğlencesine de olsa hâlâ süren gelenekler.
Leziz sofralar. Her sofrada olmazsa olmaz börek tepsileri vs şimdi saymayayım ayıp olmasın.

Peki siyasi ve idoolojik meseleler olaylara bakışınızı etkiler mi?

Siyasi ve ideolojik bakış açısı derken öğrendiğim en önemli şey insan ayırmamaktır. İnsanları ayrım yapmadan seveceksin. Annem ve babam bu konuda son derece dikkatli ve son derece katı insanlardı. “Karşındakinin gözünün içine bakacaksın üstüne başına değil” anlayışıyla yetiştirildik.

Ödüllü bir oyuncusunuz. Öte yandan roman ve öyküleriniz var. Bu iki uğraşımızın birbirine engelleyici ya da besleyici tarafları nelerdir?

Oyunculuk ve yazarlık daima birbirini destekledi bende. Birinden biri olmasaydı geri kalan eksik olurdu. Oyuncu olmasaydım böyle yazamazdım, yazar olmasaydım böyle oynayamazdım. Daima birbirlerini besliyorlar, daima elele verip beni ayakta tutuyorlar.

Hayat yolunda çok kesin çizgileriniz var mı?

Hayat böyle bir şeye izin verir mi hiç sanmam. Hayata dair kesin çizgilerim yok. Şaşırmaya açık bir insanım. İyiliğe de kötülüğe de cesaretle karşı koyabilirim. Hayatta beni etkileyen en önemli şey samimiyet.

OYUN BİTER, SÖZLER UÇAR GİDER

Sizi edebiyata yönelten tercihlerinizi belirleyen kırılma anlarınız var mı? Kimlerden ve nelerden etkilendiniz?

Görsel hafıza ile hareket eden bir insanım. İsimleri, tarihleri aklımda tutamadığım gibi metinleri ve içerikleri de aklımda tutamıyorum. Sanırım tiyatrocu kökenimle alakası var. Çünkü mesleğim gereği rolümü ezberlemem gerekiyor. Filmde ya da dizide oynarken ezberlediğiniz metin diğer sahneye geçerken uçar gider. Eğer tiyatro yapıyorsanız sezon boyunca ezberiniz sapa sağlam durur, hatta hayatta bile karşınıza çıkar ezberlerinizden replikler. Fakat oyun biter replikler yine uçar gider.

Ya okuma uğraşınız?..

Düzenli olarak okuyan birisiyim. Rus edebiyatını çok seviyorum bunun yanı sıra hayran olduğum Türk yazarlar da var. Okumaya ömrümün yetmeyeceğini bildiğim eserlerle dolu kütüphaneler. Okuduklarım okuduğum zaman dilimi içerisinde beni etkiliyorlar sonra bir başka kitaba geçiyorum.

Bir süredir tiyatro sahnesinde yer almadınız. Tiyatro oyuncular için çok özel, belki kutsal bir alan. Sizin için ne ifade ediyor tiyatro?

Eğer kutsallık izafe edeceksek o bizatihi hayatın kendisidir.

Sanırım beş-altı sene önce tek kişilik bir oyun olan Cahide Sonku oynamıştım. Evet tiyatroyu çok seviyorum. Bir oyunda yer almayı da çok özledim. Kısmet diyelim!..

Zaman zaman eleştiriler de aldınız. Söylenenler hevesinizi kırdı mı hiç?

Hayır hevesimin kırıldığı hiç olmadı. Balkanm ben, yolumdan şaşmam.

Nilüfer Açıkalın(2)

YALNIZLIK ALIŞKANLIK YAPAR

Yeni kitabınız Beklediğim Odalarda, birkaç aydır raflarda. Gördüğü ilgiden memnun musunuz?

Beklediğim Odalarda yayımlanışının ikinci ayında ikinci baskı yaptı. Bu harika bir şey. Ne kadar sevindiğimi anlatamam. Adı gibi bekletti beni kitap ama çıktığı andan itibaren anladım ki okuru da bekletmiş. Üretken, çalışkan, disiplinli bir yazarım. Dolayısıyla bundan sonra okurumu çok fazla bekletmeyeceğim.

Bu kitaptaki Ağlayan Adam öykünüz bir münzeviyi anlatıyor. Yavaş yavaş hayatın yüklerinden sıyrılmaya çalışan bir karakteri. Sizin yalnızlık ve inziva ile nasıl bir ilişkiniz var?

Yalnızlık çok tatlı bir durum. Allah her kula nasip etmiyor tabi. Ben yalnızlığı tanıdığım için, yalnızlığımla barışık olduğum için çok mutluyum. Yalnızlık aynı zamanda çok tehlikeli çünkü yalnızlık alışkanlık yapıyor. Bağımlılık yapmamasına dikkat etmek lazım. Yani sosyal olmak da önemli tabi. Ailem ve az sayıda arkadaşımla sık sık görüşmenin dışında tamamen yalnız bir hayat yaşıyorum. Herkese tavsiye ederim diyemeyeceğim çünkü dediğim gibi çok tehlikeli.

Kitapta çok çarpıcı ifadeler de var. Mesela “mutluluk ışık mutsuzluk onun gölgesi!” Bize bu ifadeyi açıklar mısınız?

Mutluluk ve mutsuzluk birbirinden ayrı düşünülecek şeyler değil. Cümleyi bağlamı içinde ele aldığınızda elbette umut vaad ediyor. Karamsarlık vaad etmeyi hiçbir zaman beceremiyorum.
Ama boş umutlar vaad etmediğim de bir gerçek.

SIRASINI BEKLEYEN BİR YABANCI

Sizin gibi yalnızlığı seven kahramanlarınız var. Sizin huzur ve dinginliğe dair bir formülünüz var mı?

Benim huzur ve dinginlik formülüm yalnızlık. Aklımı sakinleştirebilmemin yolu çalışmaktan geçiyor.

Böyle deyince kitaptaki bir kahramanınızın “yalnızlığın sınır kapısında sıra bekleyen bir yabancıyım” sözünü hatırladım birden!

Dediğim gibi yalnızlığımla her daim barışık biriyim. İnsan yarım yüzyılı geride bırakınca yalnızlıkla savaşıyor olmaktansa onunla barışmayı tercih ediyor. Ve böylece yıllarca neden savaştığını düşünüp duruyorsun bir süre. Sonra da anlıyorsun ki öğreneceklerin varmış ve aslında hepsini birer ikişer öğrenmişsin.

Yapay zeka artık kusursuz metinler üretiyor. Korkutucu değil mi onun günün birinde harika şiir ve öyküler yazabilme ihtimalinin olması!..

Açıkcası beni hiç korkutmuyor ve endişelendirmiyor. Yapay zeka benden korksun. Yapay zeka bizden korksun. Bu gibi yenilikleri bilgiye ulaşmak için kullanmak gerek. Eser üretmek için yapay zekadan faydalanmak sahtekarlık gibime geliyor.

Fakir Avı adlı öykünüzü kahramanların kendilerince bir manevi bakışları var. Sizce iyilik hep yaşayacak mı insan hayatında?

Hayatım boyunca bana kılavuzluk yapan ve öykülerimde tasvir etmeye çalıştığım maneviyatı benden önceki ve benden sonraki kuşakların da anlayıp yaşatabileceğine inancım tam. İyilik insan var oldukça devam edecektir. Bundan hiç kuşkum yok.

Beklediğim Odalarda / Nilüfer Açıkalın / İthaki Yayınlar