Gelelim bizim kuru soğana... Bizim dediğim lafın gelişi. Bir aydır eve uğradığı yok... O da beyliğini ilan etti. Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana diye üzüldüğümüz yiğit var ya; soğanı bulsun öpsün başına koysun. O derece yani...
Soğan ve patatesin halleri bu… Aslında beyliğini daha önceden ilan eden limon var mesela… Ünlü bir market zincirinin Genel Müdürü, “Ben hayatımda limonun muzun iki katı fiyatına satılacağını aklıma bile getirmemiştim. Biz limon bahçeleri içinde büyüdük, muz bizim için lüks bir meyveydi” demişti…
Bu durumda üreticinin, pazarcının, sokakta “soğan patatiz” diye bağıran satıcının çok para kazanıyor olması lazım. Ama onlar da mutsuz. Hepsi “Biz kazanmıyoruz birileri kazanıyor” diyor. Valla Türkiye bu birilerini bulmadıkça rahat edemeyecek anlaşılan…
Sevgili dostum Ali Ekber Yıldırım, “Yaklaşık 5 milyon ton patates üreten Türkiye, Suriye’den 4 bin ton patates ithal ederek fiyat düşürebiliyorsa yazık bu ülkeye. İki ay önce depolarda 400 bin ton patates olan Türkiye, 4 bin ton patatese muhtaç hale geldiyse. Tarım bakanlığının adını değiştirmeden doğrudan kapatın” diye bir yorumda bulundu… Ali Ekber Türkiye’nin en önemli tarım yazarlarından birisidir.
Ben tarım konusunda uzman değilim. Sadece sıradan bir tüketiciyim. İşte bu nedenle mecburen soğanın, patatesin, limonun yakın takipçisiyim.Sonuç olarak olaya şöyle bakıyorum. Eğer gözümüzün önündeki tarladan yetişen ürün bize pahalı geliyorsa, hayat pahalıdır ve iri laflarla bu pahalılık yok olmaz…
SEÇİMLER DE BİTTİ
Seçim sonuçlarının ardından darmadağın olanlar var, abartılı sevinenler var... Sonucu hüsran olarak görüp içine kapananlar için ne söylenebilir. Başkasına sorun yaratılmadığı sürece üzüntüsünü kendi içinde yaşamasının kimseye bir zararı yok… Ama aşırı sevinenler? Şehrin göbeğinde makineli tüfeklerle ateş edenler? Görüntüleri gördüğümde tüylerim diken diken oldu. Eğer bu gelecekteki Türkiye için bir işaretse eyvah… Hem de çok derinden bir eyvah…
