Etrafımızda olan bitene baktığım zaman bunların birçoğunun beklenmedik olaylar olmadığını bizim tabirimizle adeta “ Bağıra çağıra “ geldiğini görüyorum.

Orman yangınları böyle, susuzluk böyle, hemen herşey böyle oğlu böyle. Neden diye sorduğumuzda ya kader deniliyor yada fıtratında var diye cevap alıyorum.

Tamam, mesela orman yangınları sıcak ülkelerin, fıtratında var. Kabul. Ama orman yangınlarının çıkmaması için gerekli tedbirleri almamak, çıkan yangınların hızla söndürülmesini sağlayacak ekipmanı hazır etmemek, yangınlarla mücadele eden ekiplerin güvenliğini sağlayacak donanımı onlara vermemek neyin fıtratında var.

Yöneticilik, olanlar karşısında yönetilen sistemin en rasyonel biçimde davranması için gereken planların yapılması, kararların alınması ve uygulanması ile ondan da daha önemlisi olması muhtemel her türlü olguya karşı hazırlıklı olmak, gereken tedbirleri almaktır. Bunun için ise elde mevcut kaynakların olası tehditlere karşı koyabilmek için öncelik sırası çerçevesinde kullanılması, kaynakların geliştirilmesi ve yeterli personele sahip olunması esastır.

Bir başka deyişle, yine orman yangınları örneğinden hareketle, bir tarafta çok ciddi ekonomik, çevresel ve toplumsal zararlara yol açan bir tehdit sözkonusu ise önce bu tehditin sebep olabileceği zararları minimize edecek tedbirleri alır, diğer hususlara daha sonra kaynak ayırırsınız.

Yine bir başka deyişle, önce önce ,tıpkı aşı olmak gibi önce hasta olmayı önleyici tedbirler alır, sonra hastalığın en kısa zamanda iyileştirilmesi için elinizdeki ilaç stoğunu yeterli düzeyde hazır eder, sonra geri kalanını halletmeye uğraşırsınız.

Demek ki, bu felaketle başa çıkabilmenin yolu daha iyi korumaktan, daha hızlı haberdar olmaktan, daha hızlı müdahale etmekten ve tabii ki bu müdahalenin etkin olabilmesi için daha yeterli, daha çağdaş, ekipmana ve daha profesyonel personele sahip olmaktan geçiyor.

Bu da genel bütçe hazırlanıldığı sırada Orman bakanlığına daha fazla kaynak ayırılmasını, daha fazla kadro verilmesini, zorunlu kıldığı gibi, Bakanlıkça da bu kaynağın ve kadroların en rasyonel biçimde kullanılmasını gerektiriyor.

Diğer taraftan, bu konuda daha innovatif olmak, devletin bu konudaki dikkatini arttıracak, yükünü paylaşacak yeni anlayış ve tedbirlere de ihtiyaç olduğu açıkça ortadadır. Orman köylerinin adedinin artırılması ve yenilerinin hızla devreye alınması iyi bir başlangıç olur gibi geliyor bana.

Bir son konu da bölgeden. İzmir’de susuzluk aldı başını gidiyor. Şehir merkezinde oturanlar kadar periferde, turistik kasabalarda oturanlar da şikayetçi. Çeşmeliler isyan halinde. Bunun böyle olacağı yıllar öncesinden belli idi. Hani iyi bir örnekmidir bilmem ama, Taaa antik Roma medeniyetinde o zamanın ilkel şartlarında dahi Yüzlerce kilometre öteden su kemerleri ile Roma’ya su getirebilen insan aklının bugünkü teknoloji ve imkanlara rağmen yaşadığı çaresizliğine gülüp geçiyorum.

Tabii iş sadece suyu taşımaktan ibaret de değil. Suya olan ihtiyacı azaltacak imar ve iskan politikaları olmaksızın ne yapsan boş.