Türklere Anadolu’nun kapılarını açan Malazgirt Meydan Muharebesi 26 Ağustos 1071 tarihinde olmuş ve akıncılarımız Anadolu’yu fethetmeye başlamıştı. Ama Osmanlının kötü idaresi neticesinde padişahlar bu güzelim ülkeyi yabancı devletlere vermekte bir sakınca görmemişti. Vatan parçalanmış, her bir parçası başka bir devlet tarafından işgal edilmişti.

***
Tarihin garip bir cilvesi olarak Anadolu’nun tekrar bir Türk yurdu haline gelmesini sağlayacak, yabancıların Anadolu’dan tamamen temizlenmesiyle neticelenecek olan kurtuluş savaşının son ve en büyük hücumunun başlangıç tarihi de 26 Ağustos’tur. Anadolu 851 yıl sonra bir büyük vatansever, bir büyük dahi, bir büyük komutan, bir büyük lider tarafından tekrar fethedilmiştir. O büyük dehanın hücum emri vermek için bu tarihi seçmesinin tesadüf olmadığına inanıyorum. 
Tarih 26 Ağustos 1922 saatler 05.00’i gösteriyor. Sakarya'da 22 Ağustos 1921’de başlayıp 13 Eylül 1921’de biten ve 22 gün 22 gece süren kanlı çarpışmaların ardından durdurulan düşman ordusunu yurdumuzdan tamamen atmak amacıyla bir yıl kadar süren hazırlık döneminden sonra 26 Ağustos 1922'de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Afyon Kocatepe’den Büyük Taarruz’u başlatıyordu. Tam 102 yıl önce Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekiler bu taarruz emri ile ulusumuzu bağımsızlığa taşıyacak son emirlerini veriyorlardı. Bakın büyük şair Nazım Hikmet Ran o sabahı ve Büyük Atatürk’ümüzü şiirinde nasıl tasvir ediyor:
“Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
Eğildi, durdu.
Bıraksalar
İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak
Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı.”

***
O ‘sarışın kurt’ her şeyi planlamıştı. 5 gün 5 gece sürecek bu son hücumun son stratejik değerlendirmesi, düşmanın 5. Tümeni’nin bitirilmesi neticesinde 29 Ağustos gecesi yapıldı ve 30 Ağustos’ta verilen hücum emri ile Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi kazanıldı. En son 9 Eylül’de düşmanın denize dökülmesi ile ‘Kurtuluş’ tamamlandı. 
İşte bu hafta böylesine önemli bir hafta… 
İlk ve orta öğretimde olduğum yılları hatırlıyorum. Bütün bu hafta boyunca çeşitli etkinlikler yapıp haftayı kutlardık. Uzmanlar kurtuluş savaşının bu son günlerine dair konferanslar verirler ve ülkemizi parçalanmaya ve bölünmeye götüren nedenleri de anlatırlar, bizi aydınlatırlardı. Yine bu hafta boyunca, bir siyasi deha, bir başkomutan, bir lider, bir önder olarak Atatürk’ün kişiliğinde taşıdığı vasıfları da öğrenir, onu bir dünya lideri, bütün dünyanın örnek aldığı kişilik haline getiren bu vasıfları ile gurur duyardık. 
Bu ve benzeri haftalar, söyleşiler, etkinlikler, vatan sevgimizi, Atatürk’e olan bağlılığımızı ve milli duygularımızı kamçılardı. 
Artık okullarda eski coşkusu ile üzerinde durulmayan, böylesi günleri gençlere daha iyi öğretmek için başta okullarımız olmak üzere ve onlara ilave olarak tüm sivil toplum örgütlerinin daha aktif olması gerektiğini düşünüyorum.