İpek Özbey, Hürriyet’te de, Cumhuriyet’te de Şair Dostumuz Semihat Karadağlı’nın dediği gibi, “Kalemini hiç tutsak etmemiş, Kılavuzu yüreği olmuş, Mürekkebi de vicdanı, Haksızlıklara isyana kalkmış” meslektaşıımız.

Şimdi ”Sözcü TV ekranlarında “”Nokta Atışı” ve “Karşı Karşıya” programlarından da tanıdığımız İpek Özbey ve eski polis müdürü Furkan Sezer’in, Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü'nün perde arkasını gün yüzüne çıkaran yeni kitapları; “Dragos”. Kırmızı Kedi Yayıınevi’nden yayımlanmış.

Kitabında İpek Özbey, Furkan Sezer ile birlikte; Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü’nün içyüzünü ortaya koyuyor.

Kitapta, “Operasyonların perde arkasında yaşananlar”, “Oktar’a yönelik operasyon yapan polis müdürünün başına gelenler”, “kedicik olarak adlandırılan genç kızların nasıl bu hale getirildiği”, “Dragos kod adlı malikanede yaşananlar”, “Turnike sistemi”, “Örgütün finans kaynakları, “Oktar’ın yurtdışındaki bağlantıları” ve “Cezaevine gelen kadın avukatların sırları” gibi birçok çarpıcı ayrıntılar yer alıyor.
 

O gün evden çıkarken eşine gece operasyon olacağını söylemiştir İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Furkan Sezer.

Eşi alışıktır, haftanın 2-3 günü operasyon olduğunu bildiği için “Allah yardımcın olsun” diyerek yolcu etmiştir kocasını.

O gün hiç yapmadığı bir şey yapmıştır Sezertı, çocuklarıyla vedalaşmış, ilk kez dualarını istemiştir. Çünkü o çocukların ve annelerin duasını önemserdi.

En büyük zırhı olduğunu düşündüğü annesini de yeni kaybetmişti.

Şube Müdürü Furkan Sezer, evden çıkar, arabasına biner, kontağı çevirir ve uzun yıllardır çökertilemeyen Adnan Oktar Silahlı Suç Örgütü’nü çökertmek için yola koyulur.

İşte “Dragos”;bu yolculuğun ve sonrasında ödüllendirilmesi gereken bir polis müdürünün sürgün öyküsüdür de…

CİMER’e gelen bir ihbarla başlamış, Türkiye’nin n çok merak ettiği operasyonun da….

Gelelim Polis Müdürü Furkan Sezer’in sürgününe.

Bakın “ Başarılı bir operasyondan sonra neden sürgün edildiniz? Başarınızdan dolayı cezalandırılmanız konusunda ne düşünüyorsunuz? Bazı durumlar neden değişmiyor artık? Hâlâ adalete inancınız var mı?” sorularına verdiği yanıta;

“Dragos ile bu konu gündem oldu ancak ben bu konunun davadaki mağdur, müşteki ve tanıkların gösterdikleri kahramanlığın ve mücadelenin önüne geçmesini asla istemem. Operasyondan sonra devam eden süreçte bunun sinyallerini aldım. Özellikle ve bana ve ekibime karşı bir yıpratma stratejisi uygulandı. Bu yavaş yavaş, dalga dalga geldi ve operasyonun ikinci yıldönümü olan 11 Temmuz 2020'de de tayinim çıktı. Yasal olarak olmaması gereken bir atamaydı ve ben bu atamanın adil ve hukuki olmadığı gerekçesiyle İdare Mahkemesi'ne dava açtım. Bu davayı kazandım ancak mahkeme kararı uygulamadı. Vahim olan benim Kilis'e atanmamdan ziyade idarenin bir anayasal zorunluluk olan mahkeme kararını uygulamamasıydı. Bu aynı zamanda benim için yolun sonu demekti, tünelin ucunda ışık yoktu ve şartlar tamamen beni istifaya zorluyordu. Ben de öyle yaptım. Tabii ki inancım var, o inanç olmazsa nasıl nefes alabilir, arkamızdan gelen nesil için nasıl hayal kurabilir, nasıl onları bu topraklarda büyütebiliriz? Öte yandan ben inançlı bir insanım bu hayatta olmasa da İlahi adalete olan inancım tam. Bu hesap bir yerde görülecek, bu dünyada mı ahirette mi hep beraber göreceğiz.”
xxxx

İpek Özbey, örgütle ilgili yıllardır merak edilen gerçekleri korkusuzca kaleme almış.

T24 Haftalık Yazarı Ebru D. Dedeoğlu’nun, “Adnan Oktar ve müritlerinden korkmalı mıyız? Yeniden cilalanan imajlarıyla karşımıza çıkma ihtimalleri var mı?” sorusuna cevabını şöyle veriyor meslektaşımız;

“Her zaman karşımıza çıkma ihtimalleri var, çünkü örgüt bitmedi.

Korkmaya gelince, kimseden korkmamalıyız, kötüyle ve kötülükle mücadele etmeliyiz.”

Mottosu “Gerçeği bulmak ve tüm gücüyle onu aydınlığa kavuşturup toplum doğru bilgilenme hakkına hizmet etmek” olan İpek Özbey’i kutluyor, okurunun çoğalmasını diliyorum.