Bu hafta sosyal medyayı tararken gözüme çarpıcı bir afiş ilişti. HAYTAP Temsilcisi Esin Önder Facebook sayfasında paylaşmış. Afişin sloganı şöyle: “Sahiplendirme şansı az olanı sahiplenin.”
Sahiplenme konusu özellikle hayvan hakları alanında çalışan herkesin hassas noktası. Sokağa terk edilmiş, barınakta hayata küsmüş o kadar çok sahipsiz hayvan var ki onları doğru insanlarla buluşturmak için hayvanseverler çırpınıp duruyor.
Ama nasıl ki satın alırken cinsine bakan varsa, sahiplenirken de güzelliğine bakan çok insan var maalesef.
***
Terk edilmiş, yuva bekleyen hayvanlar da ikiye ayrılıyor sizin anlayacağınız: Şanslılar ve şanssızlar.
Güzel, sağlıklı ve hatta cins olanlar hızlı bir şekilde sahiplendirilirken, diğerleri boynu bükük bekliyor.
Peki, bu diğerleri dediğimiz hayvanların özellikleri neler?
Engelli ve sakat hayvanlar: Doğuştan hayata 1-0 yenik başlamış veya sonradan geçirdikleri hastalık ve kazalar nedeniyle engelli kalmış öyle çok hayvan var ki, şöyle adam akıllı bir istatistik tutulsa herkesin dudağı uçuklar! Kimisi engeli yüzünden terk edilmiş, kimisi ise terk edildiği için bocaladığı sokaklarda engelli kalmış. Kör, topal, felçli, sağır birçok can aslında sahiplendirilmeye en çok ihtiyaç duyan kategoride yer alıyor. Ama maalesef en zor sahiplendirilenler de onlar.
Kronik hastalığı olanlar: Düzenli ilaç kullanması, veteriner hekim kontrolünde yaşamını sürdürmesi gereken sahipsiz hayvanların durumu da ayrı bir dram. Maalesef bu sorumluluğu almak isteyen kişi sayısı çok az.
Yasaklı cinsler: Biliyorsunuz ülkemizde bazı köpek cinslerinin “yasaklı” olması uzun yıllardır tartışmalara neden olan bir konu. Bir canın sırf cinsi yüzünden yasaklanmasının etik olmadığı ve “tüm hayvanlar yaşam hakkına sahiptir” temel görüşüne uymadığı zaten belli ama maalesef girişimler sonuç vermiyor. Yasadan kaynaklı sorunlar nedeniyle binlerce hayvan perişan durumda. Barınaklarda yasaklı cinslerin özellikle de pitpull’ların ve kırma olanların ölüme terk edildikleri biliniyor. Maalesef bu canlar da sahiplenme listesinin sonunda bulunuyor.
Yaşlı canlar: Bizim kültürümüzde yaşlıya saygı diye bir şey var ama konu insan dışındaki bir cana geldiğinde maalesef aynı saygıyı görmek mümkün olmuyor. İnsanın vicdanını sızlatan bir konu bu. Birçok hayvan, özellikle köpekler, yaşlandıkları ve bakım ihtiyaçları arttığı için bir çöp gibi sokağa veya barınaklara bırakılıyor. Düşünün, tüm yaşamınızı birlikte geçirdiğiniz ailenizden ve evinizden aniden koparılıyorsunuz; yaşlısınız, eskisi gibi güçlü sağlıklı değilsiniz, sokakları, barınakları bilmiyorsunuz… Yaşlı hayvanlar da iş sahiplendirmeye gelince tercih edilmiyor.
***
Hafta sonunda moralinizi biraz bozdum galiba. Affedin.
Ama ben yazarsam, siz okursanız ve bu konuyu paylaşıp farkındalığı artırabilirsek belki yuva bekleyen birkaç canın da hayatına dokunabiliriz. Unutmayın bir canın hayatı değişirse, dünya değişir.
***
Ralph’ı Kurtaralım!
Denek hayvanları meselesi, dünya genelinde hayvan hakları gündeminin önemli başlıklarından bir tanesi. Bizim ülkemizde maalesef sokak hayvanlarının durumu, hayvana şiddet vakaları, yasadaki belirsizlik derken denek hayvanlarına sıra gelemiyor. Oysaki bu konu da en az diğerleri kadar önemli.
Konuyu gündeme taşımak, farkındalık yaratmak ve hayvanların deneylerde kullanılmasının yasaklanmasını sağlamak için The Humane Society of the United States adlı kuruluş geçtiğimiz günlerde bir kısa film projesine imza attı. Animasyon türündeki film, Ralph adındaki bir deney tavşanın sıradan bir gününe tanıklık ediyor. Spencer Susser’ın yazıp yönettiği filmde Ralph hayatı boyunca tek bildiği iş olan denek hayvanlığını izleyicilere anlatıyor.
Ünlü yönetmen ve oyuncu Taika Waititi’nin seslendirdiği Ralph’ı izlerken içiniz yavaş yavaş ezilmeye, kalbiniz kırılmaya başlıyor. O anlattıkça siz tüm insanlık adına utanıyorsunuz.
Kısa filmde Ralph insan gibi giyinmiş, tıpkı bizimki gibi bir evde güne başlıyor. Sonra laboratuvardaki işine götürülüyor. Ralph’ın bir kulağı duymuyor, bir gözü görmüyor, sırtında ona sürekli acı veren bir yarası var. İnsanların “güzelliği ve sağlığı” için onun gibi sıradan bir tavşanın feda edilmesinin ne kadar da “haklı” olduğunu anlatıyor Ralph. Şiddetli bir ironi ile tabii ki!
Save Ralph “Ralph’ı Kurtar” adındaki kısa film Youtube’da 1 haftada 1 milyon kişi tarafından izlendi. Sosyal medyada ise büyük ses getirdi. Twitter başta olmak üzere birçok platformda en çok konuşulan gündemler arasına adını yazdırdı.
ÜZEN İSTATİSTİKLER
Hayvanların deneylerde kullanılmasının özrü de, gerekçesi de yok aslında. Hayvanlar en çok kozmetik sektöründe kullanılıyor. Yani yüzümüze sürdüğümüz kremler, makyaj malzemeleri, parfümler uğruna hayvanlar inanılmaz acılar çekiyor.
Bazı rakamları sizinle de paylaşmak istiyorum:
Amerika’da her yıl 100 milyonun üzerine hayvan laboratuvarlardaki deneylerde yakılıyor, sakat bırakılıyor, zehirleniyor ve istismar ediliyor.
Türkiye'de ise yaklaşık 266 bin hayvanın her yıl deneylerde kullanıldığı biliniyor.
İşin en acı kısmı ise şu: İstatistiklere göre hayvanlarda güvenli ve etkili olduğu görülen deneysel ilaçların yüzde 92’si insanlarda ya işe yaramıyor ya da yüksek risk yaratıyor! Yani, hayvanları boşu boşuna deneylere sürüklüyoruz!
Avrupa Birliği ülkeleri (ki dünyanın en büyük kozmetik piyasası burada), İsrail ve Hindistan hayvan deneylerini ve hayvan deneyleri yapılan ürünlerin satışını yasakladı.
Humane Society verilerine göre, tek bir pestisitin tescili için bile 50'den fazla deney ve 12 bin kadar hayvanın kullanılması gerekiyor. Evet, yanlış duymadığınız tek bir pestisit için 12 bin hayvan feda ediliyor!
***
Peki, bizler bireysel olarak bu konuda neler yapabiliriz? Yapacağımız en etkili şey, hayvanlar üzerinde denenmiş ürünleri kullanmamak. Satın aldığımız kozmetik, temizlik, medikal ürünlerin arkasında hayvanlar üzerinde test edilip edilmediği bilgisine özellikle bakalım! Hayvanları kullanan markalara para kazandırmayarak küçük ama çok önemli bir fark yaratabiliriz.
Yaklaşık 4 dakikalık Save Ralph filmini de mutlaka izlemenizi ve hatta çevrenizle paylaşmanızı tavsiye ediyorum.
Türkçe altyazılı direkt link:
https://www.youtube.com/watch?v=Mkzbbr9Wx_w&t=193s
***
Kent Ormanı canları şifa buldu
İzmir’in İnciraltı bölgesinde bulunan Kent Ormanı’nda yaşayan ve gönüllüler tarafından bakılan canların yaşam koşullarının iyileştirilmesi için çalışmalar sürüyor. Son olarak Büyükşehir Belediyesi Veteriner İşleri ekibi buradaki canların parazit, uyuz gibi hastalıklardan korunması için bölgedeydi. Canlara bu kez iğne yerine kaliteli tablet ilaçlar verildi. Kent Ormanı’nda gelinen son durumu Hayvan Hakları Federasyonu HAYTAP İzmir Temsilcisi Esin Önder şu şekilde özetledi:
İşbirliği olursa canlar kazanır
“Yaklaşık 75 köpeğimiz tabletlerle hastalıklara karşı korundu. Kalanlar da haftaya yapılacak.
Bölgedeki tüm köpeklerimiz kısırlaştırıldı ve İzmir Valiliği’nin talimatı ile kayıt altına alındı. Buradan tekrar hatırlatmak istiyorum ki; kayıtlı olmayan hayvanlar maalesef toplanacak. Bu nedenle herkesten buraya köpek terk etmemelerini özellikle rica ediyoruz. Bölgemizdeki tüm gönüllülerimize, büyükşehir belediyemize teşekkür ediyoruz. Hep söylediğimiz gibi STK-Belediye-Gönüllü işbirliği olursa canlar kazanır.”
***
Seferihisar bakımevinde canlar için yoğun mesai
İzmir’in Seferihisar Bakımevi’nde veteriner hekimler ve gönüllüler el ele vererek, hummalı bir çalışmaya imza attı. Seferihisar Doğa ve Hayvan Dostları Derneği (SEHAYDER) Başkanı Fevziye Özkan, sosyal medya hesabından çalışmayı şöyle anlattı:
“Gönüllüsü olduğumuz Seferihisar köpek bakımevinde yoğun bir günü daha geride bıraktık. Güzel gelişmeler ile içimiz rahatladı. Talep ettiğimiz filler toprak geldi. Hafta başı bölmelere serilecek. Tüm hasta köpeklerimizin günlük vizitesi ve uyuz hastalarımızın uygulamaları Veteriner Hekimimiz tarafından yapıldı, kayıtlara işlendi. Gönüllü arkadaşlarımız gıda takviyelerini yaptılar, gerekli gördükleri su ve yemek kaplarını ve plastik paletleri yıkadılar. Emeklere sağlık olsun. Çok daha iyi haberlerle buluşmak üzere…
***
Sosyal Medyadan İnciler
Bu hafta sosyal medyadaki hangi ilginç olayı size aktarsam diye düşünürken karşıma, Ege Hayvan Hakları Federasyonu Başkanı Funda Bayrı Ersoy’un Facebook paylaşımı çıktı.
Sokak hayvanları ve kent insanının nasıl da ayrılmaz bir parça olduğuna dair bu sevimli hikaye şöyle:
“İzmir Karşıyaka Bostanlı’da hayvanseverler tarafından bakılan Sam adlı köpek bölgeden tanıdığı hayvan dostunun peşine takılarak Konak Vapuru’na binerek kayboldu. Sam Bostanlı’ya tekrar geri dönmek için bütün ulaşım araçlarını kullanmaya başladı. Sosyal medyada resimleri paylaşılınca Bostanlılı hayvan dostları Sam'i aramaya başladı. En son Bayraklı’da görülen Sam bulunarak yaşadığı bölge olan Bostanlı’ya geri getirildi. Sam şimdi bölgesinde mutlu yaşamaya devam ediyor.”