O bir hukuk adamı, şair, yazın emekçisi, Türkçe sevdalısı, ulusal ve evrensel değerlere saygılı aydınlık bir insan, o Berin Taşan
Karaburun’da, Karşıyaka’da, İzmir’de görev yapmış, sürgün gibi atamalarla Şiran’a, Sinop’a atanmış cumhuriyet değerlerine saygılı namuslu, dürüst bir Cumhuriyet savcısı.
Karşıyaka savcılığından emekli olduktan yıllar sonra 1999 baharında adı, görev yaptığı Adalet Evin’in arkasından Nergis’e dek uzanan sokağa verilmesi bir değer bilirlik örneğidir.
O töreni ben de anımsıyorum. Oradaydım. Tören boyunca yaşadığı duygu dolu anları gözlemledim, gözyaşlarındaki sevinci izledim.
Bir hukuk adamının, bir şairin, bir aydınlık insanın, vefa örneği göstererek yaşarken adının uzun bir sokağa verilmesini alkışladım. O sokaktan her geçişimde Berin Ağabeyi anarım, aklımda kalan birkaç dizesini mırıldanırım. Oradan geçenler de sokağa adı verilen bu örnek insanı tanısınlar, öğrensinler, yaşadıklarını bilsinler, çocuklarına da öğretsinler, şiirlerinden birkaç dizeyi mırıldansınlar isterim.
Durup dururken nereden çıktı Berin Taşan demeyin. Evet, dün Güzelyalı Kültür Merkezi’nde bu saygın, seçkin hukuk insanı, şair Berin Taşan’ı andık, anlattık, anılarını, şiirlerini paylaştık. Aynı etkinlikte Dinçer Sümer’i Gürol Tonbul, Rüştü Şardağ’ı kızı Sabah Şardağ anlattı. Güzel bir akşamdı.
Kısa adı İZARDER olan, Yönetim Kurulu Başkanlığını Yaşar Ürük’ün yaptığı İzmir Araştırmaları Derneği’nin “Yalılar Semtinde Yaşamış Sanat İnsanlarımızı Anıyoruz” adını taşıyan, değişik konularla sürdürülen dünkü toplantıda Berin Taşan’ı dilimin döndüğü, bilgimin erdiğince anlatmaya çalıştım.
Özentiden, yapaylıktan, abartıdan uzaktır Berin Taşan şiirleri. İmgeyi incelikle, gerektikçe kullanır. Kimi zaman soyut, kapalı dille yazılmış şiirleri de olsa, Taşan şiirleri açık sözlüdür. Yaşadığı olaylarla ilişkilendirdiği şiirlerde gerçekçi, toplumsal içeriği baskın şiirler yazmıştır.
Şükran Kurdakul Şairler ve Yazarlar Sözlüğü’nde şunları söyler: “…ilk çıkışından itibaren ülke insanları ve gerçekleri karşısında sıcak ilgilerin, duyarlıkların şairi oldu. Arınmış, tertemiz diliyle yarattığı içten söyleyişi hiç yitirmedi.” Bu bağlamda düşününce, onunla ilgili söylenenleri duydukça, yazılanları okudukça Taşan’ın hep kendisi olmasını bildiğini anlarız.
Şair dostum Atila Er’in Ünlem dergisi’nin Eylül-Ekim 2015 tarihli sayısında yayımlanan Berin Taşan’la yaptığı söyleşisinde, şiir konusundaki sözleri samimiyetinin saptamalarıdır: “…duyarak, görerek, yaşayarak yazdığım şiirler… Hiç birisi kitaptan okuyup, pencere önüne oturularak yazılmış şiirler değil. Ondan çarpıntılı, ondan başkaldıran şiirler.”
Berin Taşan bir kitabına da adını verdiği gibi “eğip bükmeden, eğilip bükülmeden” yaşayanlardan, görev yapanlardan, yazanlardan… Onunla aynı kentte İzmir’de yaşamaktan, dostluk etmekten, şiirlerini paylaşmaktan onur duyarım. Bir Tanığım Kalsın kitabının son paragrafında “Yarına bir şiirim kalır mı bilmiyorum” diyordu ya, elbet yarına şiirleri, yapıtları, anıları kalacak, okunacak, anlatılacak Berin Taşan’ın.
Gelin isterseniz, 1955’te yayımladığı ünlü “Aç kapıyı ben geldim” şiirini birlikte seslendirelim:
“Korka korka değil usul usul değil / Elim yüreğimde çarpa çarpa geldim / Aç kapıyı bak ne diyeceğim / Bir senin ellerinden bir senin gözlerinden / Dişlerinden dudaklarından / Nergisler Ocak ayında açtı / Kendimden bahsetmeyeceğim / Yediveren güllerden duvardan sarkan güllerden / Çocuklardan sabah erken okula giderlerken / Atlardan bahsedeceğim / Kan ter içinde atlardan”