Muğla güzellikleriyle ülkemizde bir cennet. Akyaka bu cennetin kapısı. Kimler açmadı ki bu kapıyı... İzini sürdüğümüz Nail Çakırhan, Halet Çambel, Hamdi Yücel Gürsoy ve Şadan Gökovalı

Hasan Kulakoğlu

Neslihan Perşembe Kulakoğlu

Sevgili seyyah okurlar, bugünlerde ne kadar zordur biliyoruz seyyahlığı… Herkesin içinden geçen “İyi ki gitmişim!” sözü bizim de hep aklımızda. Size bu sefer Türk entelektüel tarihinin mini yazlık başkentlerinden birini anlatacağız. Gökova ya da namıdiğer Akyaka. O güzelim sedir ormanları, bol oksijenli havası dışında temiz plajları ile de meşhur olan bu güzel kasaba, aynı zamanda yazın edebiyat hayatımızın gözde insanlarına da ev sahipliği yapmıştır.

Öncelikle İdyma Antik Kenti ve İdiyma tarihçesini anlatalım sizlere. İdyma, tabiat harikası Gökova Körfezi’nin kuzey-doğu köşesindedir. Arkasında muhteşem manzarasıyla Sakar Tepesi yer alır. Seyir tepesinden güzel manzarayı saatlerce seyredebilirsiniz. Akyaka, geçmişi yaklaşık iki bin beş yüz yıllık olan Antik İdyma Kenti’ne ev sahipliği yapar. Arkeolojik kalıntılar Kıran Dağı’na uzanır. Gökova köyünün kuzeyindeki tepe üzerinde İ.Ö. 4. ve 3. yüzyıllara ait akropolis vardır. Bu tepenin doğusunda acılarla beslenmiş nekropolis yani mezarlık yer alır. Rehberlerin gözdesi Sevgili Ümit Işın hocamın ‘Anadolu Arkeolojisi’ programında dediği gibi; sonu açık biten her şehir ismi sizi Luvilere ve Hititlere götürür. İşte İtuma yani İdyma da aslında bir Hitit yerleşkesi olarak başladığı hayatını Pers, Yunan, Roma dönemine kadar sürdürür. Ancak İ.Ö. 3.yy’da Rhodos Periası denen bölgenin etkisi altında kalır. Karya’nın güzel beldelerinden olan İdiyma, zamanla Bizans sonra da Yörük, Türkmen yerleşimiyle Menteşe Beyliği olur. Güzel havası, doğası ile sizi etkiler etkilemesine de, köylüleri çetin bir bataklık mücadelesi içinde olmuşlardır. Gene de köylüler sevgiyle yaşarlar.

2-142

Bu şirin belde Akyaka, eşimle beni hep kendine çeker. Fırsat bulduğumuzda gideriz. Son kez gittiğimizde değerli iş insanı Hamdi Yücelen ile tanışma fırsatını yakaladık. Her zaman o güzel sohbetini ve verdiği bilgileri minnetle anacağız. Hamdi bey, küçük bir çocukken, babasının cezaevi müdürlüğü zamanı Nâzım Hikmet’i duyar. Bize o günleri anlatırken, “O zamanlar biraz da korkuyla karışık hisler duyuyorduk onlara” diyor. Hayat ilginç, zamanla Muğla’ya yerleşirler. Hamdi Bey bir akşam iş dönüşü iki tek atayım diye girdiği güzel restorantta, hayatının değişeceğini nerden bilecekti ki... Akşam loşluğunda girdiği bu kıyı restaurantta sadece birkaç şey yiyerek çıkmak isteyen genç Hamdi, içeri girer girmez karşısında gülen gözleri ve ışıl ışıl yüzüyle Şadan Gökovalı hocayla karşılaşır. Şadan hocanın karşısında da saçları kıvırcığa yakın, garip görünüşlü, ufak tefek bir adam vardır. Hoca “Masamıza buyurmaz mısın?” diyerek sözlerini şöyle sürdürür: “Hamdi Kardeşim tanıştırayım, bizim Nail Ula’lıdır.” Hamdi Bey, Nail Çakırhan denilince önce kasabaya gelmiş bu garip görünüşlü komünist adamdan çekinir ama tanıştıktan sonra tüm çekincesi ortadan kalkar. Birbirlerinden ayrılmazlar, sıkı dost olurlar. Nail Çakırhan ve Hamdi Yücelen, Muğla turizmine damgalarını vururlar. Gazeteci-yazarlar İlhan Selçuk, Oktay Akbal, Nail Çakırhan’ın okul gibi sofralarından eksik olmaz eşi arkeolog Halet Çambel ile. Bu aydın insanlar, yerel değerler ve mimari nasıl korunarak turizm yapılacağının adeta eğitimini verirler. Zamanın Muğla Valisi Lale Aytaman’ın da desteğiyle, bugün büyük bir tahribat altında dahi olsa Muğla’nın diğer turizm beldelerinden farklı olmasını kılan kırmızı kiremitli, az katlı evlerin diyarı olmasını sağlarlar. Akyaka Çevresi korunan bir turizm beldesi olarak birçok filme de konukluk etmiştir ki; en ünlüsü Ulalı yönetmen Yüksel Aksu’nun filmi ‘Dondurmam Kaymak”tır.

3-111

Azmakbaşı’nda tekne ile gezdiğinizde, hâlâ suyu gürül gürül akan bir ırmak olduğuna şahit olursunuz. Sevgili Şadan Hocamın babası Muhtar Mehmet ile Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın bisikletle okaliptüs ağaçları diktikleri Aşıklar Yolu görülesidir. Gökova köyüne gidip Şadan Gökovalı kütüphanesini gezmenizi öneririz. Hem İzmir hem de Muğla’ya büyük hizmtleri geçen rehberlerin piri Şadan Hocamızın yattığı Akyaka İskele Mezarlığı’nda ona bir Fatiha okumak da iyi gelir. Sözü burada eşim Neslihan’a bırakıyorum.

Evet Şadan hocamız hep kalplerimizde yaşayacak. Doğup büyüdüğü Gökova Akyaka insanları ile yaşayacak bu cennette. Ula’nın sahil kasabası Akyaka’nın o güzel ahşap evleri her göreni büyüler. Bu evlerin piri de Nail Çakırhan’ın tasarladığı, eşi Halet Çambel ile yaşadığı evdir. Ağa Han Uluslararası Mimarlık Ödülü'ne layık görülen evde dolaştığımızda aralarındaki o güzel aşkı hissettik. Mimarlık eğitimi almadan (ancak üniversitelerde iyi eğitimler alan) böylesi güzel bir evi tasarlamak ve önemli bir ödülü almak da ancak aşkla olur değil mi? O zaman Nail Çakırhan’ın eşi Halet Çambel’e yazdığı şiire kulak verelim:

4-83

KADIN TELÂKKİSİ - Nail V. Çakırhan

Kimi der ki kadın,

uzun kış gecelerinde,

serip bir döşek gibi

yatmak içindir.

Kimi der ki kadın,

yeşil bir harman yerinde,

dokuz zilli bir köçek gibi

oynatmak içindir.

Kimi der ki, hamur yoğurur.

Kimi der ki, çocuk doğurur.

Her ağızdan bir söz:

Kimi der ki, ilk göz ağrım.

Kimi der ki, onunla dolu bağrım.

Kimi der ki, bunca yıldır yaşıyorum;

ayalimdir!

Kimi der ki, boynumda taşıyorum;

vebalimdir.

Ne bu,

ne şu.

Ne öyle,

ne böyle.

Ne döşek,

ne köçek.

Ne ayal,

Ne vebal…

O benim;

kollarım, bacaklarım, dudaklarım,

ve başımdır..

Yavrum, anam, öz kardeşim, karım,

hayat arkadaşımdır...

5-83

Dünya tarihinin en güzel aşklarından birini yaşayan Nail Çakırhan ve Halet Çambel şimdi Akyaka Mahallesi İskele Mezarlığ’ında da birlikteler. Bu güzel insanların izini süren, her zaman yanında olan Prof. Dr. Şadan Gökovalı da hakkında kitap yazdığı arkadaşı Oktay Akbal ile birlikte yanyana sonsuz uykusunda. Nail Çakırhan ve Halet Çambel’in mezar taşları kocaman bir kaya parçasıdır. Şadan Hocamız da kabrine böyle bir mezar taşı dikilmesini vasiyet eder. Anlayacağınız yaşamda da ölümde de bu aydın çifti rehber edinir rehberlerin piri.

Gökova beldesinin Akçapınar Köyü'ndeki meşhur Aşıklar Yolu’nda sanki Nail Çakırhan ve Halet Çambel ile yürüdük. Ulu okaliptus ağaçları bize bakarken de aklımızda hep Şadan Hocamız vardı. Gökova’ya okul, köprü, lojmanlar, öğretmenevleri, cami yaptırıp bağışlayan babası Muhtar Mehmed, yedi kızdan sonra oğlu Şadan doğunca bu okaliptus ağaçlarını diktirir. Peki bu okaliptus tohumlarını kim getirir? Yine Şadan hocamızın babası ama manevi babası Halikarnas Balıkçısı. Bize göre; Bilge Balıkçı hissetmiştir Şadan hocamızın kendisinin manevi oğlu olacağını. Hissetsin hissetmesin Balıkçı, tüm insanlık için yeşillendirmiştir Anadolumuzu.

Kutu 1-1

ŞADAN HOCAMIZ VE KÜLTÜR YUVASI YÜCELEN

Prof. Dr. Şadan Gökovalı, soyadıyla da belli ettiği bu güzel belde Gökova’yı; 1939 yılında gözünü açıp 2021 yılında aramızdan ayrılıncaya kadar çok sevdi. Bu sevgisini ne çok gerekçeyle söylencelerde, söyleşilerde, yazılarında hep dile getirdi. Muhtar Mehmed’in Şadan’ının kıymetini de bildi Gökovalılar Akyakalılar Muğlalılar. Akyaka’daki sokak, Gökova’daki cadde, adına açılan kültürevi, kütüphane Şadan hocamızın adını taşır. Prof. Dr. Şadan Gökovalı Açık Hava Tiyatrosu’nda hocamız belki de seyirci koltuklarından gülümser şimdi bize, yaptıkları, yazdıklarıyla zaten hep Anadolu sahnesinde. Akyaka'da Yücelen Otel’in sahibi iş insanı, bilgelerin dostu Hamdi Yücel Gürsoy da Şadan Gökvalı’ya vefasını gerek otelin toplantı salonuna verdiği isimle, köşesiyle, gerekse hocamız adına düzenlediği etkinliklerle her zaman gösteriyor. Hamdi Yücel Gürsoy, bu vefasını Nail Çakırhan ve Halet Çambel’e o ödüllü evlerini otel bahçesinde koruyarak, büstleriyle, etkinlikleriyle de gösteriyor. Cumhuriyet Gazetesi’nin efsane isimleri İlhan Selçuk, Oktay Akbal ve nice adını anmadığımız aydınlarımızın da evleri gibi hissederek kaldıkları o güzel Çakırhan mimarisi, Şadan Hocamızın köküyle çevrili Yücelen Otel, otel olmaktan öte bir kültür yuvası.

Kutu 2-3

İKİ GÜZEL İNSAN ÇAKIRHAN VE ÇAMBEL

Bir insan düşünün ki Dünya şairimiz Nâzım Hikmet ile dost olmuş, ortak kitap çıkarmış. Nail Çakırhan, hiç bunları yapmamış gibi mütevazi kişiliğiyle çok kişiyi şaşırtmış çünkü o ve eşi Halet Çambel gerçek bir vatansever, Anadolu insanı. Meslektaşımız da olan alaylı mimarımız, şairimiz Nail Çakırhan (1910-2008), bugün Akyaka'ya geldiğinizde görüğünüz o güzel, yaşanılası evlerin yaratıcısı. Restore ettiği, onardığı o güzelim evlerde rehberi; doğduğu Ula’nın evleri. Gelenekselle çağdaşı buluşturan Nail Çakırhan, dünya görüşü nedeniyle dostu Nâzım gibi hapis hayatı yaşar ancak bakış açısı değişmez. Aldığı o büyük ödülün parasını, emeği geçen ustalarla, işçilerle paylaşır. Halet Çambel, ilklerin öncüsü bir kadındır; insandır. Ailesi, Atatürk’in de değer verdiği, sevdiği babası ayrı bir yazı konusudur. Arkeolojimizin önemli ismi arkeolog Çambel, Hattuşaş-Boğazköy, Karatepe ve Çayönü kazılarındaki büyük emeği, Hititler üzerine yaptığı önemli buluşlarla tanınır. Eşi Nail Çakırhan ile Karatepe’de Türkiye’nin ilk açık hava müzesini kurar. Çambel, yurtdışındaki öğrencilik yıllarındaysa 1936 Berlin Yaz Olimpiyatlarında eskrim dalında ilk Türk kadın sporcu olarak ülkemizi temsil eder. Ve bu iki aydın, sosyalist, entelektüel insan; Çakırhan ve Çambel, aralarındaki ilişkiyi iktidar savaşına dönüştürmez, Akyaka’yı, Türkiye’yi; Dünyamızı yaşanılır kılmaya yönelir.