Girit denilince ilk akla gelen şehirdir İzmir. Hatta Giritliler şehre öylesine damgasını vurmuştur ki, kendi aralarında Hanyalı, Kandiyeli ve Resmolu diye tanırlar birbirlerini

Hasan Kulakoğlu -Neslihan Perşembe Kulakoğlu

    Dokuz Eylül Gazetesi okurları için ilk gezi rotamız İzmir’in akraba bir adası   Girit. Size bu güzel adanın her yerini anlatmayacağımız. İzlenimlerimiz yarım günlük bir geziden, başkent Kandiye yani Heraklion ile sınırlı.

    Girit denilince ülkemizde ilk akla gelen şehirdir İzmir. Hatta Giritliler şehre öylesine damgasını vurmuştur ki, kendi aralarında Hanyalı, Kandiyeli ve Resmolu diye tanırlar birbirlerini. Eğer İzmirde yaşıyorsanız mutlaka bir Giritli dostunuz arkadaşınız hatta eşiniz olma ihtimali yüksektir. Tıpkı benim gibi. Neslihan’ın annesinin anneannesi, mübadele öncesi evlilik nedeniyle başkent Kandiye’den İzmir’e gelir. Girit’ten gelen herkesin bir öyküsü var. Özlemlerle, anılarla bezenmiş öyküler, sözcüklere dökülmeden yüzlerde okunmaya başlar. Bu nedenle de bu güzel adayı görme isteği İzmirlilerde daha çoktur.

    Öncelikle bu tür geziler için turlar, özel gruplar yapılıyor. Biz bir gemi seyahat şirketinden heyecanla aldığımız gezi rotamızda Girit olmasını istedik. Gemiden ineceğimiz yerin Heraklion yani Kandiye olması seni çok mutlu etti değil mi Neslihan?

    Evet mutlu etti. Anne tarafından atalarımın geldiği yere gidecektim... Aynı zamanda Yunan yazar, şair, siyasetçi ve filozof Nikos Kazancakisin   doğum yeri olan bir liman kenti. Mezarında ne yazıyordu Kazancakis’in "Hiçbir şey ummuyorum, hiçbir şeyden korkmuyorum, özgürüm." İşte bu cümle, yazarın yaşam ve kalem felsefesinin anahtarı olmaktan öte gezgin insanları da anlatıyor. Kazancakis’in romanıyla aynı adla filme çekilen Zorba’nın unutulmaz müziklerini besteleyen, 2021 yılında yitirdiğimiz Yunan besteci, söz yazarı, aktivist ve siyasetçi Mikis Teodorakis’in mezarı da Atina’da vefat etmesine rağmen, vasiyeti nedeniyle Girit’te, Hanya’da. O nedenle Girit’e ayak bastığımızda sanki filmdeki gibi Anthony Quinn ve Alan Bates sirtaki yaparak sizi karşılayacak... Sirtaki’yi çoğu kişi Yunan halk dansı olarak biliyor ancak bu dansın İstanbullu Ortodoks Arnavut kasaplarının dansı olduğunu biliyor muydun?

  Bilmiyordum. Ancak Heraklion Arkeoloji Müzesi’ni gezmemiz sonrası Giritin en büyük kenti Heraklion’un hem güzel bir arkeoloji merkezine hem de Minos Uygarlığı’nın birçok hazinesine ev sahipliği yaptığını biliyoruz. Gemi Heraklion   Limanına süzülürken biz de bir mutluluk ifadesiyle öncelikle güvertede yerimizi aldık. Derin bir nefes aldığımızda sanki Gülcemalin silueti var körfezde...

    Baharda gittiğimiz Girit’te, Afrika’ya İzmir’e göre yakın olması nedeniyle denize gireriz diye düşünürken, gemiden indiğimizde bir hayli üşüdük. Dağlarında kar gördüğümüzde şaşırdık.

    Pasaport işlemlerinden sonra rehberimiz Yorgo geliyor. Yorgo, orta yaşlarda güleç, güzel bir Türkçeye sahip. Çok geçmeden onun da köken olarak Çeşmeli olduğunu öğreniyoruz. Yol boyunca Heraklion ve Venediklilerin ilişkisinden söz ediyor.   Venedik döneminden kalma tersane ve depolar çıkıyor karşımıza. Çarşının içine girdiğimizde bazı sokaklarda görüyoruz ki sanki Kemeraltı’ndayız. Hediyelik eşyalardan insan gözünü alamıyor. Çantalar, kalemler, bez çantalar, oyun kağıtları, antik büstlerin olduğu biblolar... Çarşı içinden yürüyerek doğru Minos uygarlığının havasını soluyacağımız Heraklion Arkeoloji Müzesine gidiyoruz.

    Heraklion gibi bir kahramanın adıyla anılan liman bölgesi her zaman önemini korur. Endülüs’ten gelen Arap sürgünler Girit’i fethettiğinde başkenti, Hendek Kalesi   (Rabḍ al-ḫandaq) adını verdikleri yere taşırlar. Zamanla chandakiye ve handakas adı Kandiye adına dönüşür. Bu ad macerası süren güzel Kandiye’nin adını da taşıyan Heraklion Arkeoloji Müzesi, tabii ki dünyanın en çok gezilen destinasyonlarından biridir. Çünkü Knossos Sarayına da ev sahipiliği yaptığı için hepimizi hayran bırakmıştır.

    İnsanlığın en önemli uygarlıklarından biridir Minos Uygarlığı. Her ne kadar Heraklion ismiyle atfedilmiş Kandiye’nin Romalılar tarafından kurulduğu varsayılsa da, aslında MÖ 3500 yılında kurulan Minos Uygarlığının başkentiyle yanyanadır. Daha doğrusu çağının çok ötesinde olan Minos Uygarlığının limanıdır. Minos Uygarlığı’ndan söz açmışken 2021 yılında yitirdiğimiz yaşam rehberimiz, Türkiye Rehberi Prof. Dr. Şadan Gökovalı’ya ithafen yazdığın ilk şiir kitabın Zamansız Dostlar Kervanı’ndaki ‘Minoyene Açılırsa Avuç adlı şiirini Dokuz Eylül Gazetesi okurlarıyla paylaşır mısın?

Minos’un sert bakışında

boğalar dolaşıyor yorgun

hediye diye dayatılan seçim

hazinemize yapılacak soygun

hiçbir boğayı kurban etmedik

günden güne kan kaybetsek de

bir anda yıkılır mı bu uygarlık

Poseidon’un lanetiyle

minoyene açılırsa avuç

halkın egemenliği silinecek

bu cehennnemde yine yargıç

şeytanlardan seçilecek

  Şadan Gökovalı hocamızın manevi oğlu olduğu Halikarnas Balıkçısı da (Cevat Şakir Kabaağaçlı) da Girit doğumludur. Şadan Gökovalı’nın (Ustayla Paylaştıklarım) TUREB Yayınları tarafından yayınlanan ‘Ben Halikarnas Balıkçısı/Doğdum Sevdim Öldüm’ adlı kitabında Balıkçı, Girit’e dair bakın ne diyor: “Yıllar geçtikçe, insanın doğduğu topraklara ilgi göstermesi olağandır. Ben de Türkiye ve dünyanın hemen her yeri gibi, Girit’e ilgi duydum. Bu Akdeniz adasının, Anadolu uygarlığıyla derin ilgisini yakaladım. Edip Cansever’in ‘İnsan doğduğu yere benzer’ diye bir dizesi vardır, işte öyle bir şey... Uzun yıllar sonra, Girit adasının içini yeşile, çevresini maviye boyadım. Tarihi eşeledikçe, Batı’nın telkin ettiği gibi, Girit’in Anadolu uygarlığının anası babası değil, yavrusu olduğunun ayırdına vardım.”

  Biz Girit’e bir gemi yolculuğuyla yarım gün için gittik. Heraklion (Kandiya) genelde modern binalara sahip. Binalarda, mekanlarda İkinci Dünya Savaşı sonrası tarihin izleri silinmiş. Uzun yıllar Osmanlı egemenliğinde kalan adanın başkenti Kandiye, İzmir’deki Bostanlı, Mavişehir’e benziyor. Benzersiz mekanlar aradığımızda şehrin merkezinde karşımıza Venedikliler çıkıyor. O güzel binalarda taşlar, sanki hamur gibi yoğrulup şekil verilmiş... Mekanın içimizde oluşturduğu mutlulukla biz de bir poz veriyoruz. Kim bilir farklı ülkelerden kaç insan   Morosini Çeşmesi önünde fotoğraf çektiriyor?

Hasan Kulakoğlu

MİNOS UYGARLIĞI

Heraklion (Kandiya) şehri yakınlarında antik Minos Uygarlığı yer alıyor. Halikarnas Balıkçı, Bilgi Yayınevi tarafından yayınlanan ‘Anadolu Tanrıları’ adlı kitabında Minos Uygarlığı’nın Girit’te, Knossos ve Phaitsos saray kazılarında ortaya çıktığını belirtir. Minoenlilerin, Ege halkından olduğuna dikkat çeker. Knossos, Minos Uygarlığı’na başkentlik yapmıştır. Duvar resimleri, heykelleri, vazoları güzeldir. Denizcilikte yamandırlar. Heraklion (Kandiye), Minos uygarlığının merkezi antik Knossos şehrinin limanı olarak hizmet vererek Akdeniz’de ticaret yolları açmıştır.

ŞEHRİ YIKAN DEPREM

Girit Adası’nda geçmişten bugüne büyük depremler yaşanır. 12 Ekim 1856 gecesi yaşanan 8.2 şiddetindeki depremde Kandiye’de büyük kayıplar olur. Yüzlerce insan ölür, yaralanır. Binalar yıkılır, ağır hasar görür. Depremin iki dakikayı geçtiği söylenir. Yedi ayı geçkin zaman artçılar sürer. Ege Denizi’nde aktif deprem, volkan üreten bir tektonik alan var. Buna Afrika levhası neden olmaktadır. Levha, Ege Denizi’nin altına girdiğinde deprem gerçekleşir. Girit Yayı olarak adlandırılır. Girit Yayı’nda olan bir deprem Akdeniz ve Ege kıyılarında tehlike yaratır.

Neslihan Perşembe Kulakoğlu-1

ZENGİN KÜLTÜREL MİRAS

Heraklion Arkeoloji Müzesi, antik dönemlerin izinde zengin bir kültürel miras sunuyor. Sınırların kalktığı bir dünyada bu miras hepimizin. Bu kadar eski bir medeniyetten yapıtları bizlerle buluşturan arkeologlara saygılar... Karşılaştığımız her boğa, aklımıza Girit Kralı Minos’u getiriyor. Söylence denilince aklımıza kim gelebilir? Tabi ki Şadan Gökovalı hocamız... Şadan Gökovalı hocamız,   Halikarnas Balıkçısının Anadolu Tanrıları’nı anlatıyor,   anılarımızda konuşuyor: “Minos, Pasiphae ile evlenir. Europo (Avrupa) ve Phaidra adlarında iki kızları olur. Poseidon, kurban edilmesi amacıyla Minos’a güzel bir boğa gönderir. Minos sözünde durmaz, boğa kurban edilmez. Poseidon, Pasiphae’yi boğaya aşık eder. Yarı insan yarı boğa Minotor doğar. Söylence burada bitmez, devam eder.