Hafta içinde Berlin Film Festivali’ndeydim. Dünyanın dört bir köşesinden yüzlerce filmin gösterildiği festival Almanya Kültür ve Medya Bakanlığı ile Berlin Senatosu’nun desteği ile gerçekleşti. Gerek yaşı, gerekse sinema dünyasındaki önemi açısından dünyanın üç büyük festivali arasında yer alan Berlin bu yıl 74. yaşına bastı. En eski festival olan Venedik ilk kez 1932 yılında başlamış. Cannes 1946, Berlin ise 1951’de. Önem açısından Cannes en önde götürüyor yarışı; Berlin ise seyirci sayısı açısından birinci. Bu yıl, 300.000’in üzerinde seyirciye ulaşmış. Üç festival de, kentlerinde düzenlenen en önemli sanat etkinlikleri arasında yer alıyor. Bu kentlerin yöneticileri festivallerin kentin tanıtımına ve ekonomisine kattığı artı değerin farkında ve festivale geniş bütçeler ayırıyor. Berlin Film Pazarı (BFM), dünya film pazarları arasında önemli bir konumda. 143 ülkeden 12.000 profesyonelin (yapımcı, dağıtımcı, salon sahibi, dünya satışı sorumlusu, festival yöneticisi) katıldığı pazarda 69 ülkenin sinema kurumları ile yapım/satış firmalarının stantları yer alıyor. Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı standı da bunlar arasında. Ama, ne yazık ki bu yıl da ana yarışmada Türkiye’den bir film yoktu. 

***

74. Berlin Festivali’nin bu yılki programında Dominik Cumhuriyeti’nden Nepal’e çok sayıda ülkenin filmleri izlendi. 20 filmin yer aldığı Uluslararası Yarışma’nın yanı sıra, Özel Gösterimler, Buluşmalar, Panorama, gençliğe ve çocuklara hitap eden filmlerin yer aldığı Kuşak (Generation), Kısa Film Yarışması, Retrospektif, Forum, Ustaya Saygı, Berlin Klasikleri gibi bölümlerde -1029 seansta- 664 film izlendi 11 gün süresince. Amerikan sinemasının büyük ustası Martin Scorsese’nin Onur Ödülü’nü almak üzere geldiği Berlin’de basınla yaptığı söyleşi büyük ilgiyle karşılandı. Alman sinemasının ustalarından Edgar Reisz da ‘Berlinale Kamera’ adlı bir ödülle onurlandırıldı.

Berlin Film Festivali’nin Yarışma bölümünün büyük ödülü olan ‘Altın Ayı’nın bu yılki sahibi Senegalli yönetmen Mati Diop’un “Dahomey”i olurken, Jüri Büyük ödülü Güney Koreli Hong Sang-Soo’nun “Bir Gezginin İhtiyaçları”na, Jüri ödülü Fransız Bruno Dumont’un “İmparatorluk” adlı filmine verildi. En İyi Yönetmen ödülü Dominik Cumhuriyeti filmi “Pepe” ile Nelson Carlos De Los Santos Arias’ın, En İyi Oyuncu ödülü ise “Farklı Bir Adam”daki rolüyle Amerikalı Sebastian Stand’ın oldu. 

***

Umarım bu filmler kısa sürede İzmirlilerle buluşur. Onları beklerken, şu sıralar sinemalarımızda gösterilen önemli filmlere dikkatinizi çekmek istiyorum. Önümüzdeki Mart ayının 11’indeki törende sahiplerini bulacak Akademi Ödülleri (popüler adıyla Oscar’lar) için yarışan filmlerden İngiliz yönetmen Jonathan Glazer’in “İlgi Alanı”, Yunan yönetmen Yorgos Lathimos’un “Zavallılar” ve Almanya’nın Uluslararası Film Kategorisi için aday adayı olan ve bu dalda ilk beş arasına girmeyi başaran İlker Çatak’ın “Öğretmenler Odası” filmlerini izlemenizi öneririm.

***

Tabii, tiyatroyu da ihmal etmeyelim. Hafta sonunda başlayan ve 3 Mart’a dek sürecek olan ‘Tiyatro Günleri’ İzmir Büyükşehir Belediyesi desteğinde İzmir Tiyatrolar Derneği tarafından düzenleniyor. Programda İzmirli sekiz tiyatronun birer oyunu ile bir atölye ve bir panel yer alıyor. Tüm etkinliklerin ücretsiz olduğunu ve İzmir’in en eski tiyatrolarından Han Tiyatrosu’nda yer aldığını da anımsatayım.